Company of Heroes 3 ile strateji oyunlarının popüler olduğu günlere geri gidiyoruz. Yeni görevler, yeni hikayeler ve değişmeyen aksiyon.
Strateji oyunları benim için hep ayrı bir yere sahip olmuştur. Gün içinde farklı farklı oyunları oynadıktan sonra “uyumadan bir oyun daha” diyerek elimin altında gireceğim bir strateji oyunu muhakkak bulunur. Bu oyun çok uzun bir süre boyunca Company of Heroes 2’ydi. Sonrasında Civilization 6 ve Dune: Spice Wars zamanla bu yeri almayı başardı. Fakat her defasında gözüm tekrar Company of Heroes 2’ye gidiyordu. O savaş atmosferini ve tek bir ünitenin, askerin, aracın, üssün her birinin ayrı ayrı bu gergin atmosferi etkilemesini özlemeye başlamıştım.
Company of Heroes serisi, 2006 yılında RTS türünü ciddi ölçüde etkilemeyi başararak ilk oyununu çıkartmıştı. O zamana kadar çoğu oyunda devamlı aynı “birlik üret, kaynak bul, bina kur, düşmanı alt et” teması etkiliydi. Bu oyunla birlikte artık haritadaki belli görevleri de başarmanız gerekiyordu, kaynakları kullanmak, düşmanları alt etmek için spesifik görevleri tamamlamak lazımdı. Seri boyunca özellikle tarihi sevenler için ikonik olabilecek zamanlarda, kilit noktalarda yer alarak görevler boyunca kendi düzenini kurarak ilerleme şansı elde etmek ve bunun Dünya Savaşı dönemiyle birleşmesi beni oldukça etkilemişti.
Serinin yeni oyununda da bu görev sistemi, anlatı tarzı devam ediyor, üstelik geliştirici stüdyo kesinlikle yeni şeyleri de bu oyunda uygulamayı denemiş. Yeni oyunda 2 farklı ana görev bulunuyor ve 4 farklı tarafı kontrol edebiliyoruz. Kontrol edebildiğimiz bu 4 farklı taraf Fraksiyon adı altında bizlere sunuluyor ve ABD, Wehrmacht, Afrikakorps ve İngilizler olarak yer alıyor. Ana görevlerin büyük olanı, İtalya’da geçerken diğer görev ise Kuzey Afrika bölgesinde geçiyor ve stratejik önemi bulunan yerlerdeki kararları oyuncuya bırakıyor. Ana görevlerdeki ilerleyiş Total War’ı ve masaüstü kutu oyunlarını anımsatır bir halde. Company of Heroes 3 büyük çoğunlukla bir gerçek zamanlı strateji oyunu, ancak hikaye modunun ilk ve büyük olan operasyonu, ufak bir değişiklik ile birlikte bizlere İtalya’nın güneyinin tamamını gezmemiz için Total War tarzı bir oynanış ile büyük bir serbestlik tanıyor. Bu operasyonda Amalfi’nin kıyılarından başlayıp, Roma’nın kolezyumlarına kadar uzanan büyük bir haritada sıra tabanlı oynanış eşliğinde istediğimiz sırada ilerleyebiliyoruz. Küçük ve büyük çarpışmaların karışımından oluşan haritada dilediğimiz savaşlarda dilediğimiz sırada yer alabiliyor, Alman savunmalarını yok ederek, ikmal noktalarını ele geçirerek ve saldırılar yaparak ilerliyoruz.
Görevlere gelirsek, bir bölgeyi ele geçirip ana görevi böylece ilerletebileceğiniz gibi, dilerseniz yardıma ihtiyaç duyan İtalyan direniş savaşçılarını kurtarabilir ve size ana görevinizde destek olmalarını sağlayabilir, dilerseniz havaalanları gibi kritik noktaları ele geçirerek ek ünitelere erişim kazanabiliyorsunuz. Bu tarz ekstra eylemlerde bulunmak İngiliz ve Amerikan komutanların beğenisini kazanmanıza yarıyor, bu eylemleriniz tabii ki İtalyan partizan kuvvetlerinin de ilgisini çekiyor. Bütün bu seçimler, İngiliz, Amerikan ve İtalyan kuvvetleri arasındaki ilişkiniz oyunda ufak bonuslar sağlıyor. Aralarında yeteneklerin bekleme süresini kısaltan, işe yarayan bonuslar bulunsa bile genelde ufak tefek şeyler oluyor. Bu ekstra eylemleri yapmanız için oyun sizi zorlamadığı gibi, aynı zamanda yaşayan bir dünyada olduğunuzu düşünmenizi istiyor.
Daha önce gördüğümüz çamurlu savaş alanları, ormanlar içindeki karlı savaş atmosferleri, şehirler içerisindeki ciddi yıkımların ardından Company of Heroes 3 adeta ikinci dünya savaşını anlatan ancak ciddiyeti olmayan bir müzeye gitmişsiniz gibi hissetiriyor, atmosfer olarak savaşın dehşeti üzerinde durmayı tercih etmiyor diyebilirim. Askerler, birimler ve haritalar harika gözüküyor, ancak bir o kadar da ciddiyetten uzak ve rengarenk hissettiriyor. Bu arada optimizasyona değinmek gerekirse, 3050TI, i5-11400H ve 16GB RAM ile birlikte hiçbir sorun yaşamadan en yüksek grafik ayarlarında rahatlıkla 60 FPS alarak grafiklerin, ünite modellerinin hoşluğunun tadını çıkartarak oyunu oynayabildim. Ancak ses işçiliği ve oyunun atmosferi buna rağmen hala hoşuma gitmemekte. Tabii oyunun bu kadar kolay hissetiriyor olmasının da atmosferdeki o gerginliği iyice yok etmesine etkisi bulunuyor.
Konu savaşlar ve ordu yönetimi olduğunda Company of Heroes serisi bu konudaki başarısını korumaya devam ediyor. Oyunun başarılı bir inşa, kaynak ve ünite yönetimi stratejisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Düşman cephelerine ilerlemek için birlikler oluşturma, onları doğru bir şekilde yerleştirme, toprak ve bina ele geçirme ve geniş asker yelpazesi ile birlikte oyun, serinin önceki oyunları kadar güçlü ve başarılı bir durumda. Sürekli olarak baskı yapmanız, baskı altında kalan noktalarınızı korumanız ve bunları doğru zamanlarda, doğru birliklerle yapmanız gerekmekte, aksi halde Company of Heroes’un o müthiş gerilimi büyük bir hüzne dönüşmeye başlıyor. Ana görevler için; üzülerek söylesem bile, hiçbir zorluk yaşamadan oyunu tamamlamak mümkün. Yaptığımız savaşlar birkaç oyuncak askeri yönetip, yapay zeka karşısında aldığı galibiyeti izlemekten öteye geçmiyor gibi hissettirmekte.
Oyunun ilk ana hikayesinde, Sicilya’dan Roma’ya kadar uzanan kuşatmalarda Nazilere karşı savaşarak kuzeye doğru ilerliyoruz. Bu ilerleyiş sırasında rastgele çatışmalara girebileceğimiz gibi, daha önce de bahsettiğim gibi ana ve yan görevler arasında da seçimler yapabiliyoruz. Eğer bütün bu taktiksel savaşların birleşimi, devasa bir sıra tabanlı strateji ve gerçek zamanlı strateji arasında geçişleri bulunan hikaye örgüsü başarılı olabilseydi bu oyun kesinlikle yapılmış en iyi Company of Heroes oyunu olabilirdi. Her ne kadar en iyi sıra tabanlı oyunlar arasında yer alacak kadar sağlam bir yapım olsa bile, bu oyunun birçok açıdan büyük bir hayal kırıklığı olduğunu ve bu konuda yalnız olmadığımı düşünüyorum. Roma’ya ilerleyişim sırasında neredeyse hiçbir zorlukla, direnişle karşılaşmadım. Stratejik bir üstünlük kurarak savaşlar kazandığımı düşünmedim. Eski Company of Heroes oyunlarında bunların ne derece önemli olduğunu ve kazanılan her zaferin o tatmin hissiyatını bu oyunda kesinlikle alamıyorum. Özellikle Nazi Almanyasına karşı savaştığınızı düşünürseniz, hiç bir karşı baskıya rastlamadan koca haritayı ele geçirmeyi düşünme fikri oldukça yanlış geliyor.
Birlikler, komuta ettiğiniz savaşlardan ve otomatik savaşlardan deneyim elde ediyor. Hatta savaşlar dışında sığınak ele geçirme gibi ufak tefek her türlü şeyden bir miktar da olsa deneyim puanı elde edebiliyor. Bu deneyim puanları ile üç farklı yerde harcanabilen beceri puanları kazanılıyor. Bu puanları, yetenekler, yükseltmeler ve üniteler için farklı farklı kullanmak mümkün. Fakat bu olay gerçekten çok karışık ve yarım yamalak hissettiriyor. O kadar fazla yetenek alma şansınız var ki bir şeylerden eksik kalma korkusu içinizi sarıyor. Gerek arayüz gerek özellik sıralamaları her şey için farklılık gösterdiğinden her birine tek tek bakmadan bir plan oluşturup oraya ilerlemenizi engelliyor.
İki farklı ana görevde oldukça fazla savaşta yer alsanız bile, tek kişilik çatışma modu ve çok oyunculu modu sayesinde çok daha kompleks karşılaşmalarda yer alabilirsiniz. Dört fraksiyondan birini seçebilir, hatta spesifik savaş gruplarında geliştirmeler yaparak hikayedeki bölüklere oldukça yakın birimler haline gelebilirsiniz. Yapay zekanın hikayede ne kadar pasif kaldığından bahsetmiştim ancak bu çatışmalarda ve çok oyunculu modundaki başka oyunculara karşı Company of Heroes 3’ün gerektirdiği o stratejik gerilim ve hazzı hissedebilmeye başlıyorsunuz.
Company of Heroes 3 bir bakışta sevilecek veya nefret edilecek bir oyun değil. Hikaye modunun büyük bir derecede aceleye gelmiş ve eksik kalmış olduğunu düşünsem bile, savaşların ve birlik yönetiminin başarısının, özellikle de WW2 döneminde geçen bir strateji oyunun eksikliğinden kendisine üst sıralarda bir yer edinebiliyor. Oyun çıkışından ben bu yazıyı tamamlayana kadar 5 tane düzeltme yaması aldı bile. Geliştirici stüdyonun çalışma hızına ve oyunda mod desteği bulunması göz önüne alınırsa ileride özellikle de İtalya hikaye modunun eksikliklerinin giderilmesi, çok oyunculu modu için daha fazla harita, fraksiyon ve birliklerin gelmesi mümkün. Oyun şu haliyle bile 70+ saat içerik sunarken, oyunun geleceğini merak etmeden edemiyorum. Eğer fiyatı bu kadar yüksek olmasaydı, Türkçe dil desteğine de sahip olan Company of Heroes 3’ün strateji oyunu seven herkes tarafından muhakkak oynanması gerektiğini savunurdum ancak şu haliyle yalnızca serinin veya dönemin hayranlarına tavsiye edebileceğim bir oyun durumunda.