Anime ve mangalara biraz ilginiz varsa, One Piece adını mutlaka duymuşsunuzdur. Uzun süredir devam eden, hem animesi hem de mangası ile 1000 bölümü geçen One Piece, Odyssey isimli yeni oyunu ile ekranlarımıza konuk oluyor. Bizi sıkıcı bir anime oyunu mu bekliyor yoksa orijinal bir iş ortaya koymayı başarmışlar mı, inceleyip görelim.
İçimizdeki Gücü Hatıralarda Keşfediyoruz
One Piece Odyssey’de hikaye Dressrosa macerasının hemen sonrasında başlıyor. Tayfamız kendini Waford isimli gizemli adada, gemileri harap olmuş bir şekilde bulan ekip üyeleri, adanın iki sakini olan Lim ve Adio ile tanışıp adanın sırrını çözme macerasına başlıyor.
Adanın asıl sakini olan Lim sahip olduğu gizemli güç ile tayfanın bütün yeteneklerini küp haline getirip adanın etrafına dağıtıyor. Güçlerini geri kazanıp adada bulunan gardiyanları yenmek için Luffy ve ekibinin bu küpleri toplaması gerekli. Küplerin bazıları fazla büyük olduğu için doğrudan güçlerini geri kazanamıyorlar, öncelikle küp içerisindeki hatıraları tekrar tecrübe edip, gücü açığa çıkarmaları gerekiyor.
Koşuşturan Hikaye
Hikaye boyunca hem Waford hem de eski maceraları tekrar yaşadığımız Alabasta, Water 7, Marineford ve Dressrosa adalarında geziyoruz. Eski maceraları yaşıyoruz ama hikayeleri tekrar yaşadığının farkında olan ve buna göre tepkiler veren ekip üyelerimiz var. Bazı sahnelerde eski (ve ölü) dostlarını gördüklerinde verdikleri tepkiler ya da kendi yaşamadıkları maceraları tecrübe ettikleri sahneler oldukça hoş olmuş. Serinin hayranlarının hoşuna gidecek ayrıntılar eklenmiş.
Hayranların sevdiği maceraları tekrar yaşama şansına sahip olması çok hoş ama hikayenin sunum kısmından memnun değilim. Gerçek hikayeye ulaşmak için, değiştirilmiş hatıralarda yolumuzu bulmamız ve olayların gerçekleştiği yerlere ulaşmamız gerekiyor. Hem Alabasta hem de Water 7 gibi ilk gördüğünüzde “Ne kadar güzel yapmışlar buraları” dediğiniz mekanlar var ama saçma sapan görevler için aynı sokakları tekrar tekrar koşmaya başladığınızda o güzellik uçup gidiyor. Anılarda geçen süreyi uzatmak için bir sürü ufak görev koymuşlar ama 10 saatlik Alabasta macerasının sadece 1.5 – 2 saatinde ana hikayeyi yaşamak eğlenceli değil.
Hikaye oyunun sonlarına doğru tempoyu hızlandırıyor ve “keşke bütün oyun böyle gitseydi” dedirtiyor. Ben daha kısa ama rafine bir oyun olmasını tercih ederdim. Bir diğer seçenek ise daha fazla eski hikaye eklemeleri olabilirdi, böylece bir adayı uzatmak için gereksiz görevler yapmak zorunda kalmazdık. Kaptan Buggy yok zaten oyunda, çok büyük bir eksik! DLC ile yeni hikayeler ekleneceği söyleniyor ama tempo konusunda ilk bölümler ile aynı olmasalar bari.
Lastik Gibi Yumruklar
One Piece Odyssey tam bir JRPG oyunu, hatta eski usül “Dragon Quest” gibi JRPG klasiklerine daha yakın bir oynanışa sahip. Görev kısmından hikaye kısmında biraz bahsettim, görevler daha çok “git bak bakalım ben orda mıyım” tarzında, bizi boşuna boşuna aynı koridorlarda koşturtan cinsten. İşin kötüsü oyunda auto save ve quick save yok, save noktaları çok ama görev ortasında “nasılsa kaydetmiştir” diye çıkarsanız o aradaki her şeyi kaybediyorsunuz. Son zamanlarda Switch’de çok fazla JRPG oynayıp “istediğim zaman devam ederim” düşüncesinin aklıma yerleşmiş olmasının da getirdiği bir sıkıntı oldu bu.
Oyunun dövüş kısmı sıra tabanlı JRPG oyunlardan alıştığım kalitede, buradan gayet memnunum. Takımın her üyesini kontrol edebiliyoruz. Gerçi karakter sayısı başta kısıtlı, bu karakterlerin gücü de orantısız. İlk bölüm Alabasta olduğundan Brook ve Franky gelmiyor, bunlar için bir bahane bulmuşlar ama oyunun ilk 10 – 12 saati yeni karakter katılmadan eldekilerle idare ediyoruz. Robin gibi bir karakterin sadece 2 – 3 özel (ve pahalı) yeteneği olması, partide Ussop ve Nami’nin daha güçlü karakterler olmasına sebep oluyor. Savaş sırasında istediğimiz gibi karakter değiştirebiliyoruz, bu da bir avantaj.
Sıra tabanlı savaş sistemi alıştığımızdan biraz daha farklı işliyor. Dövüşe başladığınızda, eğer ilk saldıran sizseniz, istediğiniz bir karakter ile saldırma şansınız var. 4 kişiden oluşan ekipten istediğiniz biri ile, bulunduğu alana ya da diğer alanlara saldırabiliyorsunuz. Alan sistemi oyunun kendine has özelliklerinden. Her karakter bir alanda başlıyor ve rakipler de bu alanlara rastgele olarak dağılıyor. Eğer karakterinizin alanında bir düşman varsa, menzilli saldırı yapmadığı sürece, yalnızca o düşmana saldırabiliyor. Etrafta kimse yoksa diğerlerine yardıma gidebiliyor.
Mücevherat ve Yetenekler
Oyunda 9 karakteri doğrudan kontrol edebiliyoruz, bunlar tayfamızın Dressrosa hikayesi sonundaki üyeleri olan Luffy, Zoro, Nami, Ussop, Sanji, Chopper, Robin, Franky ve Brook. Franky ve Brook hikayenin biraz (10-20 saat falan) ilerisinde ekibe katılıyor. Oyunda 3 farklı karakter özelliği var, bunlar Güç, Hız ve Teknik olarak ayrılıyor. 9 kişilik ekibimizde her özellikten 3 karakter mevcut. Sistem taş – kağıt – makas mantığında işliyor, yani Güç > Hız > Teknik > Güç” şeklinde. Karakterlerinizi buna göre seçip bir sonraki saldırıyı yapacak düşmana saldırdığınız sürece savaşları zorlanmadan geçiyorsunuz.
Aslında toplayabileceğiniz mücevherler var ve bunlar sayesinde karakterinizin zayıf yanlarını güçlendirip daha iyi bir takım haline gelebiliyorsunuz. Ama savaşlar biraz fazla kolay, bunu büyük bir eksik olarak görüyorum. Hatta o kadar kolay ki etrafta gezip grind yapma ihtiyacı bile duymuyorsunuz. Sonra ne oluyor dersiniz? Oyunun yarısından sonra (20+ saat gibi bir nokta) savaşlar bir anda zorlaşıyor. Bunun sebebi benim sıkılıp grind yapmadan ilerlemem mi yoksa gerçekten aşırı zorlaşmış olması mı emin değilim.
Aslında oyun eğlenceli, her karakterin kendi yeteneği ve farklı olduğunu hissettiren özellikleri var. Hatta etrafı gezerken bile her karakterin farklı özelliklerini kullanarak, normalde erişemediğiniz yerlere ve eşyalara ulaşabiliyorsunuz. Ama oyunun en büyük sorunu etrafta gezmenin sıkıcı olması. Görevler o kadar gereksiz yere etrafta koşturtuyor ki oyunun eğlenceli olması gereken kısımları tecrübeleri sıkıcı hale geliyor. Hızlı seyahat özelliği de hem geç açılıyor hem de görev sırasında kullanamıyorsunuz, hani sonradan tekrar gezmek isterseniz diye koymuşlar.
Oyunun tamamı bu şekilde tekrar eden görevlerden oluşmuyor, sadece oyunun başında ve ortalarında var (geriye ne kaldı diyebilirsiniz) ama ne gerek vardı uzatmaya? Ben seriyi çok sevmiyor olsam (ve incelemem gerekmese) sabredebilir miydim emin değilim.
Sonuç
One Piece Odyssey aslında çok keyifli bir JRPG oyunu olmuş ama 2023 yılında çıkan bir oyunda bu kadar ağır işleyen hikayeyi, dengesiz zorluk sistemini ve aynı koridorları defalarca gezmemizi isteyen görev yapısını pek iyi karşılayamadım. Aslında sağlam bir JRPG oyunu potansiyeli var ama Luffy lastik gücüne sahip diye oyunun da bu şekilde uzatılmasına gerek yoktu.
One Piece Odyssey’in PC sürümünü inceledim ve performans olarak gayet iyi diyebilirim. Herhangi bir göçme, donma, takılma problemi yaşamadan, akıcı bir şekilde oyunu oynayıp bitirebildim.
Dövüş ya da musou tarzı olmayan anime oyunları pek bulunmuyor, bu yüzden çıkanları yakından takip ediyorum. One Piece filmleri kıvamında bir hikayeye sahip, karakterlerine ve dövüş sistemine özen gösterilmiş olan One Piece Odyssey’in çok daha iyi olmasını isterdim, yine de keyifli vakit geçirdim. One Piece sevenlere, hikayeyi farklı şekillerde tekrar yaşama şansı edinmek isteyenlere önerebilirim. Seriye yeni başlayacaklar için iyi bir giriş oyunu da demek isterdim ama değil, arada atladığı çok fazla ayrıntı var.