Kısa bir süre önce çıkışını yapan Serious Sam: Siberian Mayhem bugün inceleme köşemizde konuğumuz oluyor. Yıllar önce Croteam tarafından başlatılan Serious Sam efsanesi, bugün halen yeni oyunlarla karşımıza çıkmaya devam ediyor. Bu kez Timelock Studios bayrağı altında birleşen önemli Serious Sam modlayıcılarının geliştirdiği Serious Sam: Siberian Mayhem, yeni ve farklı bir hava ile seriye aranan taze kanı getirecek gibi. Stüdyonun geliştirme sürecinde Croteam’den de çeşitli noktalarda destek aldığı belirtiliyor. Nitekim bu bilgi olmadan oyuna başladığınızda da önceki oyunlarla arada neredeyse hiçbir fark görmüyorsunuz.
Bu sefer nereyi dağıtıyoruz?
Alışılageldik “koşa koşa sıkalım” ya da “sıka sıka koşalım” tadı her zaman olduğu gibi bizleri karşılıyor, ancak o kadar da alışmadığımız bir konu bu hikayenin Rusya topraklarında geçiyor olması. Etrafın karla buzla kaplı olduğu, en iyi ihtimalle oldukça soğuk ve donuk olduğu her haliyle hissettirilen ortamlarda geçen Serious Sam: Siberian Mayhem, bu bağlamda adının hakkını veriyor. Atmosfer itibariyle de gerek yer şekilleri, gerek yerleşke olmaya daha yakın alanlardaki yapılar birbirine bir hayli bağlı ve bu şekilde açık dünya konseptinin de ayakta kalmasını sağlıyorlar. Eski oyunlardan hatırladığımız nispeten fantastik ortamlardan ziyade gerçekçilik çizgisine daha yakın bir oyun dünyası yaratılmış. Bu da oldukça farklı ve keyifli bir Serious Sam deneyimi olarak bizlere dönüyor.
Görsel açıdan oyun aslında tam anlamıyla “bildiğiniz gibi”. Özellikle eski dönemlerde Serious Sam: The First Encounter ve Serious Sam: The Second Encounter oynamış olan herhangi bir oyuncu, yıllar sonra bu oyunla karşılaşsa hiç tereddüt etmeden “Serious Sam” diyebilir. Aradan geçen yılların teknoloji trendlerine yenilmeyerek bu tadı bozmamış olması aslında oldukça değerli. Öte yandan bu grafik kalitesinin kötü olması anlamına da gelmiyor. Oyunun grafiklerindeki detay seviyesi, 2020’lerde görmeyi bekleyeceğiniz oynanış odaklı bir FPS için oldukça makul. Aynı zamanda optimizasyon anlamında da görece yavaş sistemlere sahip oyuncular unutulmamış. Oyunu test ettiğim sistemde bulunan i7-7700HQ 2.8GHz işlemci, 16GB RAM ve Nvidia GTX 1060 6GB ekran kartı ile 1080p çözünürlük ve düşük detaylarda 60FPS civarı gayet akıcı bir deneyim elde edebildim. Yer yer kalabalık savaşlarda biraz zorlanma olsa da oyun bu konuda problem yaratma noktasına gelmiyor. Eğer grafik kalitesi için çıldırmıyorsanız endişelenmeden detayları aşağı çekip akıcı bir oynanışın tadını çıkarabilirsiniz.
Sesler ve müzikler de her zaman bildiğimiz ve sevdiğimiz Serious Sam kalitesinde. Sam Stone’un özlenen maskülen sesi ve cıvık mizah anlayışı, Rus topraklarında karşılaştığımız silah arkadaşlarımızın birbirinden stereotip seslendirmeleri, silah seslerinin tatlı dolgunluğu ve müzikler. Müzikler için bambaşka bir cümleye başlamak gerek, çünkü alıştığımız tekdüze müziklerin ötesine geçmiş Timelock Studios. Ortamda çatışma yokken hafif senfoni etkili sakin ambiyans müzikleri bize içinde bulunduğumuz bölümün temasıyla eşlik ediyor, ancak çatışma çıktığı anda gümbür gümbür gaza getiren sert ve yüksek tempolu müzikler ile kendimizi sağlı sollu üzerimize gelen düşmanları mermi yağmuruna tutarken buluyoruz. Ancak oyunda bir ses var ki, serinin başından beri hiç eskimedi ve hiç değişmedi. Değişmesine gerek de olmadı. O sesi her duyan mutlaka aklını kaybediyor. Evet doğru bildiniz, o lanetli ses.
“aaaaaaaaaaaaaaaaaaaAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!!!!!”
Dakikada kaç mermi sıkabiliyoruz?
Ancak Serious Sam gibi oyunların temelini oluşturan element her zaman oynanış olmuştur, ve bu gelenek Siberian Mayhem tarafından da bozulmuyor. Hatta son dönemde çıkan Serious Sam oyunlarının beklenenin altında kalmış olmasından sonra “acaba yine bir hayal kırıklığı mı geliyor” şüphesi yaşasam da bu kez oldukça düşük bir fiyat etiketine rağmen hayli doyurucu bir FPS deneyimi karşımdaydı. Oyunu geliştiren ekip, yeni ve farklı fikirler denemekten kaçınmayarak ortaya güzel bir ürün çıkartmayı başarmış. Eski tekdüze oynanışın aksine Serious Sam: Siberian Mayhem’de oyunculara belli ölçekte kendi tarzlarını oyuna yansıtma şansı verilmiş. Iron Sight (gez-göz-arpacık), sprint (depar), küçük ama etkili bir yetenek ağacı, çevrede bulabileceğiniz gadget’lar (güçlü ve kompakt araçlar), oyunun bazı noktalarında araç kullanımı (spoiler vermemeliyim, spoiler vermemeliyim), silahlar için bulabileceğiniz güçlendirici eklentiler sayesinde oynanışta çeşitliliğin arttırılması gibi özellikler bir araya getirilerek Serious Sam’in yeni nesil oyunlarla arasında açılan boşluk bir hayli kapatılmış.
Bunların oyuna nasıl yansıdığından da kısaca bahsedelim. Iron Sight ile uzak mesafelere isabetli atışlar yapabiliyorsunuz, ancak bunun asıl faydası oyundaki “zayıf nokta” mekaniği ile ortaya çıkıyor. Alışılageldik “headshot” mekaniğine çok benzer şekilde düşmanların zayıf noktalarına vuruş yaptığınızda 3 kat hasar veriyorsunuz. Serideki eski oyunların aksine burada özellikle otomatik silahlar saçılma yaptıkları için tetiği kırarcasına taramak uzun mesafede sandığınız kadar etkili olmayabiliyor. Böylece yer yer daha taktiksel davranmanız gerekebiliyor. “Serious Sam’de ne taktiği ya” diye isyan etme dürtünüzü tahmin edebiliyorum, ancak bu taktikselliğin sandığınız kadar kritik bir ağırlığı olmadığını da söylemek gerek. Halen çılgınca sıkarak aynı sonuca varabiliyorsunuz, endişelenmeyin.
Bir diğer özellik olan sprint (depar) ise oyunun “yarı açık dünya” konsepti için fazlasıyla faydalı. Zira oyunda bazı bölümlerin genişliği bir hayli korkutucu. Özellikle yan görevleri de yapıp ekstraları toplamak istiyorsanız oyun sürenizi büyük ölçüde arttıracak kadar içerik var ve bu dağları bayırları sakince yürüyerek arşınlamak sabır törpüsü olurdu. Bunu bilen yapımcılar oyuna gayet basit bir sprint mekaniği ekleyerek orta yolu bulmuşlar. Üstelik yorulmak gibi bir durum da söz konusu olmadığı için doya doya koşuyorsunuz.
Gelelim yetenek ağacına. Gözünüzde çok büyük bir şey canlanmasın, takribi 25-30 tane yetenek var ve bunlar oyunu RPG’ye dönüştürecek derinlikte değiller. Daha ziyade oynanışa pasif olarak etki eden işlevsel güçlendirmeler olarak karşılık buluyorlar. Yakın dövüş imkanları, silahlardan ikişer tane tutmak, patlamalardan alınan hasarın azalması, öldürdüğünüz düşmanlardan zaman zaman ganimet düşmesi, ateş ve şarjör değişimi anında depara devam edebilme gibi türlü işlevsel beceriler mevcut. Bu beceriler oyunun ilerleyen aşamalarında daha rahat çatışma olanakları edinmeniz ve aynı zamanda kişisel dokunuşunuzu da yapabilmeniz açısından faydalı. Beceri puanlarını oyunun çeşitli noktalarında kutularda bulduğunuz mor küreler ile ediniyorsunuz. Bazılarının gizli bölgelerde olduğunu da hatırlatmadan geçmeyelim.
Gadget yelpazesi de bir hayli şenlikli. En başta bulduğunuz iyileştirme şırıngasındaki basitlik yerini ilerleyen safhalarda giderek bombardıman çağırma, nükleer füze atma gibi hoyratlıkların olduğu bir seviyeye bırakıyor. Ara seviyelerdeki ekipmanlar ise öfke serumu, drone, otomatik geri canlanma gibi salt işlevsel faydalar sağlayarak oyunda zorlandığınız yerlerde yardımınıza koşuyorlar.
Silah geliştirmeleri de oyuna güzel etki ediyorlar. Örneğin başlangıçta elinizdeki pompalı tüfeğe bir namlu altı bombaatar takarak başlangıçtaki ağır aksak çatışmaları bir hayli hızlandırabiliyorsunuz. Üstelik cephane konusunda da oyun size çok eziyet etmiyor. Sonuçta Serious Sam oynuyorsunuz, keyfinize estiği gibi sağa sola sıkamayacağınız bir oynanışın burada yeri yok. Bir diğer örnek de roketatarın tek tek atmak yerine beş rokete kadar yan yana dizip eşzamanlı olarak farklı hedeflere güdümlü roket atabilmesini sağlayan geliştirme. Üzerinize yağan düşmanlara karşı oldukça etkili bir alan savunması imkanı veren bu geliştirmeyi de bulabilirseniz bir hayli rahatlatıyor.
Son olarak da silahlardan bahsedelim. Klasik bıçaktan ve tabancadan başlayarak donandığınız bu oyunda pompalı tüfekler, çifteliler, yeni gelen nefis bir kalaşnikof, roketatar, mitralyöz, teknolojik bir tatar yayı ve artık serinin simgelerinden biri haline gelen taşınabilir top namlusu gibi giderek ölçeği azıtan silahlarla önünüze gelene sürekli bir şeyler sıkıyorsunuz. Üstelik yetenek ağacından edineceğiniz çift silah geliştirmeleri ile bu ağır silahlardan ikişer tane çekerek topyekün ordulara kafalama dalmak gibi çılgınlıklar yapmanız mümkün. Yalnız görece ağır silahları çiftli olarak kullanırken isabet oranınızın düştüğünü mutlaka aklınızda bulundurun, yoksa kısa sürede biten cephanenize karşılık düşmanlar halen bitmemiş olabiliyorlar. Özellikle oyunun birkaç noktasında karşılaşacağınız zorlu “boss” savaşlarında cephane kontrolü biraz daha önem kazanıyor.
Pekala, kime sıkıyoruz?
Düşmanlar oyunun genelinde alıştığımız Serious Sam tadındalar, nitekim birçoğu da zaten eski oyunlardan bildiğimiz klasik düşmanlar. Öylece koşup pıtı pıtı diye ateş eden piyadeler, üzerimize koşan mutant tipli Gnaar, iskeletor atlara benzeyen Kleer, İspanya’daki boğa koşularından hızını alamamış gibi size saldıran Sirian Werebull, her saniye yaklaşan sesiyle insanı sıkıntıya sokan Beheaded Kamikaze gibi tanıdık düşmanlar yine oyunun her noktasında bizlerle. Ancak bolca yeni arkadaşlar da edindiğimiz bir oyunda artık zırhlı düşmanlar, faz değiştirip sağa sola uçan düşmanlar, her yeri yakan düşmanlar, bina düşmanlar (evet Octanian Sentry Tower bir bina ve bir düşman, üstelik pek karşılaşmak istemeyeceğiniz türden), otomatik savaş dronları gibi türlü türlü eziyetler gördüğümüz yeni düşmanlarımız var. Her birinin savaş stratejileri farklılık gösteren bu yeni dostlarımızla ilgili daha detaylı bilgileri emektar sistem NETRICSA üzerinden edinebiliyorsunuz.
Genellikle teker teker pek etkili olmadıklarına kanaat getirmekte zorlanmadığımız bu düşmanlar tabii ki Serious Sam gibi bir oyunda asla teker teker gelmiyorlar. Oyunun ilerleyen safhalarında işlerin giderek çığrından çıktığı noktalarla karşılaşıyoruz ve elimizdeki tüm imkanları seferber etmek zorunda kalabiliyoruz. İşin zevki de tam olarak burada, fütursuzca bütün ateş gücünü sizi yolunuzdan alıkoymaya çalışan düşmanların üzerine boşaltırken aldığınız keyif tam olarak Serious Sam’in temelinde yatan mentaliteyi oluşturuyor.
Sibirya’da havalar nasıl?
İncelemenin başlarında oyunun geçtiği bölgeden biraz bahsetmiştik, ancak biraz daha detay vermenin zamanı geldi. Genel olarak Rusya taraflarında geçen oyunun bize sunduğu dünya eski oyunlara kıyasla artık lineer değil. Bölümlerde hem oldukça geniş alanlar, hem de bu alanlara yayılan yan görevler ve diğer türlü keşif olanakları var. Yan görevlerden edineceğiniz ekstra ganimetler ve beceri puanları size oyunun ilerleyen safhalarında yardımcı oldukları gibi içerdikleri bazı eğlenceli sahnelerle oyundan alacağınız keyfi de katlıyor. Zira Serious Sam genel olarak “koşa koşa sıkma” üzerine kurulu bir FPS olsa da kendine has mizah öğeleri ile oyuncuyu tekdüze bir Doom atmosferinden alıp hafiften bir sitcom seyrine de yaklaştırıyor. Bu açıdan tavsiyemiz dümdüz bir ana hikaye takibindense karşılaştığınız yan görevleri yapmanız ve bulduğunuz her deliğe girip ne var ne yok görmeniz. Özellikle artık serinin klasiği haline gelmiş olan “secret”lar, yani oyunun çeşitli noktalarına gizlenmiş olan sürprizler hem yer yer ekipman desteği sağlıyor, hem de bazı eğlenceli anlarla oyunun keyfini arttırıyor. Örneğin ortalık yerde duran +1 Can eşyasını gördüğünüzde bir şeylerin ters gideceğini bir noktadan sonra anlıyorsunuz, ancak yine de gidip o canı oradan alıp başınıza gelecek olan felaketi izleme merakınıza engel olamıyorsunuz. Öte yandan eski oyunlara da göz kırpan Serious Sam: Siberian Mayhem’de bulunması biraz zor olan bazı gizli sürprizler sizi eski oyunlardaki “klasik” bölümlere göndererek tatlı bir nostalji de yaşatıyor. Güzel düşünülmüş ince detaylarla oyun size gerçekten “vay be” dedirtebiliyor.
Sonuç
Serious Sam: Siberian Mayhem, ilk iki oyundan kalan çocukluk hatıralarımın yıllar içinde karşılık bulamadığı devam oyunlarından sonra açıkçası beklediğimden çok daha iyiydi. Yapılması gereken geliştirmeler yapılmış, güzel eklemelerle oyuna taze kan verilmiş, değişmemesi gereken klasik Serious Sam tadı ise gerçekten hiçbir değişikliğe uğratılmadan yerinde bırakılmış. Tek üzücü sayılabilecek yanı oyunun nispeten kısa olması, ancak Timelock Studios’un eski mod yapımcılarından oluşan taze bir ekip olması sebebiyle bunu en azından bu seferlik hoş görmek mümkün. En azından oyunda geçirdiğiniz vaktin ve oyunun fiyat etiketinin hakkını kesinlikle verdiklerini söylemem gerek. Eğer bu oyunu yapabildilerse ilerleyen dönemlerde daha iyilerini de yapabileceklerine inanıyorum. Serious Sam serisini veya genel olarak şuursuzca sıkarak koştuğunuz karmaşalı FPS oyunlarını seviyorsanız Siberian Mayhem de size güzel vakit geçirtecektir.