Ubisoft’un köklerine dönüş uğrunda dramatik bazı kararlar aldığı AC serisi, Mirage ile ilk sınavını verdi. Bakalım, Assassin’s Creed Mirage bu sınavdan geçer not alıyor mu?
Gizli Saklı İşler
Ana kahramanımız Basim’i (tam adıyla Basim Ibn Ishaq – Ishaq’ın oğlu Basim) serinin bir önceki oyunu olan AC: Valhalla’dan tanıyoruz. Serinin bu oyununu, tanıtıldığı ilk günden beri daha rafine, hedeflerimizi seçtiğimiz, gizliliğe odaklı bir oyun olarak gördük. Kontrollü oynayış videolarında pek de fena görünmeyen Mirage, Bağdat’a adım attığım ilk andan itibaren genel olarak ortalamanın üzerinde bir çizgi çizdi. Zaman geçtikçe ise bu çizgi, yapımın sizde uyandırdığı soru işaretleri ile ağırlaşıp aşağı bir yöne adım atabiliyor. Gelin beraber eşeleyelim.
Basim’in gençliği ile başlayalım. Derviş adlı birine komisyon karşılığı iş yapan ortalama bir sokak hırsızıyız. Derviş için bir ufak parantez açmam gerekiyor, kendisinin aksanı, sanırım oyunla ilgili aldığım ilk not. Hem isminden hem de bizi karşılama şeklinden dikkatimi çeken kişi, yakın zamanda sanatçının da doğrulaması ile Memet Ali Alabora tarafından seslendiriliyor. Kaldığımız yerden devam edersek, Basim’in Hidden Ones’a olan hayranlığı ve kendini kanıtlama azmi, onun sonradan ustası olacak Roshan ile tanışmasına vesile oluyor. Trailer’dan bu yana sesini duyduğumuz Shohreh Aghdashloo, bu sefer bedenen de bizim bu yolculuğumuza eşlik ediyor.
Bütün bu sanatçıların doğru kullanımı, Basim’in dengesini anlamamızı ve ileride bahsedeceğimiz atmosfere çok katkı sağlıyor. Bağdat’ı terk edip Roshan’ın arkasında Alamut Kalesi’ne doğru kahramanın yolculuğunda ilk adımımızı atıyoruz. Hikaye boyunca oyunun zaman çizelgesinde Order of the Ancients, bizim bildiğimiz (ve devamı olan) adıyla Templar’ların gizemini çözmeye çalışıyoruz.
Oyunun en parladığı nokta müzik ve atmosferinde yatıyor. Birazdan bahsedeceğim mekaniklerden öte, çevre dizaynı, etraftaki diyaloglar, marketteki karmaşa ve belirli noktalarda devreye giren müzikler, tüylerinizi diken diken etmeye yetiyor. Brendan Angelides imzalı müzikler (AURORA’nın sesinden duyduğumuz Hunting Shadows’u anmadan olmaz), benim Bağdat ziyaretimde en çok özlediğim şeylerin başında geliyor.
Evimiz Alamut
Alamut Kalesi (isim anlamıyla Kartal Yuvası), günümüz tarihinde de bir dönem Farslı suikastçilerin bir merkez üssü görevi görmüş. Yine günümüzde İran’da bulunan bu kale, oyunun geçtiği 861 yılında, yok edilmesinden yaklaşık 400 yıl uzaktaki hali resmedilmiş. Basim, Alamut Kalesi’ndeki eğitimi boyunca, düşünce yapısı olarak bir değişim geçiriyor diyebiliriz.
Ancak maalesef biz buna çok şahit olamıyoruz. Biraz daha bu süreçten kesitler (maç özeti gibi) oynuyoruz. Kalan kısımlara ise oyunun neden bilinmez 30FPS’e kilitli ara sahneleri (özellikle 120 ve üstü bir tazeleme hızından sonra işkence gibi oluyor) ve müzikler eşlik ediyor. “Aaa ne güzel kuşmuş, adın ne bakayım” dediğimiz kartala, 10 dakika sonra “hadi git adam işaretle, bi’ de sandık bul yol üstünde” demek çok aklıma yatmasa da, oyunun süresini uzatacak fikirlerin budandığını görünce en azından sebebini anladım.
Alamut Kalesi’ndeki eğitimini tamamlayan karakterimiz, bir Hidden One olarak bedelini ödeyip, Hidden Blade’i elde ediyor. İlerleyen aşamada da yoldaşlarımızdan birinin yaralanmasıyla özlediğimiz Bağdat topraklarına (çöllerine?) geri dönüyoruz. İlk suikaste kadar, oyun sizi bir miktar yönlendiriyor. Bu yönlendirmelerin hepsinde vurgulanan şey, bir göreve yaklaşımınızda, özellikle suikastlerde seçiminizin olduğu. Bu, çoğunlukla oynanışa farklı bir dinamik kattığı için, sürekli gizlice herkesi öldürme temposuna alışmamanızı amaçlıyor. Oyunda çevreden edinebileceğiniz Favor jetonları ile bu alternatif rotaların kapısını açmanız mümkün oluyor. Bir müzisyen, sırf siz dediniz diye müzik çalıp korumaları üstüne çekmiyor yani.
Diyelim ki fark edildik, o zaman ne oluyor derseniz, tabi işler bir miktar karışıyor. Şehir içinde bu genelde daha az problemken, düşmanların bol bulunduğu yerler (örneğin kaleler) bir anda etrafınızın sarılmasıyla sonuçlanabiliyor. Öncelikle fark edilmek dünyanın sonu değil, ama buna çok yakın. Fark edildikten sonra bile çok kısa bir suikast aralığı ve düşman bağırmadan öldürürseniz herkesi uyandırmadan paçayı kurtarma şansınız var. Uyandırmadan kelimesini seçmem tesadüf değil, zira yapay zeka bu konuda çok komik hareketler sergileyebiliyor. Birden fazla düşmanı aynı anda gizlice öldürmek için ise oyunun başlarında açtığınız Assassin’s Focus’u kullanabiliyorsunuz.
Gizlilik oyunlarında yapay zeka zordur, bunu biliyoruz ve yıllar boyunca deneyimledik. Ancak Mirage bu konuda size epey tölerans sağlıyor. Özellikle normal zorluk seviyesinde, tecrübeli bir AC oyuncusunun zorlanması çok mümkün değil. Gizlilik kısmı serinin önceki üç oyununda da mükemmel değildi, ancak oyun sizi buna neredeyse hiç zorlamadığı için, buradaki tasarım kararları oynanışı çok etkilemiyordu. Oyunculukta ‘Glass Cannon’ olarak geçen, yani vurdu mu ses getiren ama ölümü kolay bir karakter tasarlamış Ubisoft. Ben kılıcımı çekip bodoslama girerim derseniz ömrünüz ciddi biçimde kısalabiliyor.
Hançerimi Getir Ya Sayyidi
Aksiyon kısmında hareket setimiz çok çeşitli değil, hızlı saldırı, ağır saldırı dışında, blok ve savuşturma seçeneklerimiz var. Doğru savuşturma yapmak demek, özellikle standart düşmanlar için direkt olarak infaz edebilmenize yarıyor. Düşmanın savuşturma sonrasındaki animasyonunu çoğunlukla komik bulsam da, özellikle Valhalla ve Origins tecrübelerimden sonra sürekli vur-kaç yapmak yerine daha yavaş akan bu savaş stilini sevdim.
Karşınızdaki düşmanlar birbirlerinin saldırılarını beklemediği için bir yandan analiz de yapmanız gerekiyor. Art arda çok fazla kaçış (dodge) kullanmanız, dayanıklık barını tüketiyor ve artık kaçamaz hale geliyorsunuz. Düşmanların kırmızı parıldayan saldırılarından kaçmanın başka bir yolu olmadığı için, dikkat mühim. Düşman çeşitliliği ise maalesef çok fazla değil. Aksiyon yolu, sıkıcı olmaya en müsait seçenek.
Aksiyonu çeşitlendirecek çeşitli alet edevatımız da mevcut. Zaten bir AC oyununu bu alet edevat olmadan çok hayal edemiyorum. İlk edindiğimiz fırlatılabilir bıçak, direkt olarak düşmana değil, bir şeyleri bağlı tutan engellere, ortalığı karıştırmak için kum torbalarına da atılabiliyor. Yani sadece göreve yaklaşımınız değil, görev içerisindeki aksiyonlarınızı da mikro kararlar ile çeşitlendirebiliyorsunuz.Fırlatılabilir bıçağın dışında Duman Bombası, Tuzak, Blowdart ve Noisemaker aletleriniz mevcut. Basim, bu aletleri gerekliliklerini karşıladığında 3 seviye kadar geliştirebiliyor. Bu da genel olarak işlevin artması veya gelişmesi ile farklı kullanım alanları açıyor. Duman bombasını yanabilen bir duman yaparak içinizdeki arsonisti serbest bırakabiliyorsunuz örneğin.
Ana silahımız kılıç ve hançerimiz, oyuna başladığımızdaki versiyonlarında bile bir alt özelliğe sahip. Çeşitli görevler, sağda solda bulunan bulmacalar veya ulaşması zor sandıkları çözdükçe çeşitli kılıç ve hançer türlerini açabiliyorsunuz. Hepsi farklı yeteneklere sahip. Ubisoft’un Mirage ile RPG yapısından biraz uzaklaşmasının bir sonucu olarak da bu hançer ve kılıçların oynanışa başka bir etkisi veya kendi aralarında saf hasar farkı yok.
Oyunda karakter seviyesi ve tecrübe puanı da yok. Basim, yetenek puanı kazanıyor kazanmasına ama önceki oyunlardaki gibi çok geniş bir yetenek ağacına sahip değil. Power adı verilen bu ilerleme ve bazı yetenekler ise direkt olarak hikayedeki gidişata bağlı. Oyunda 20’den fazla kostüm ve kıyafet de bulunuyor. Kostümler sadece görünüşü, kıyafetler ise tıpkı hançer ve kılıçtaki gibi alt yetenekleri değiştiriyor. Tüm bu alt yeteneklerin de 3 seviyesi mevcut.
Sürülebilen Şeyler: Deve
Oyun alanımız olan harita Bağdat ve Bağdat’ın dış bölgelerinden oluşuyor. Önceki oyunlara göre küçük olsa da daha konsantre bir yapıda, açıkçası hoşuma gitti. Ubisoft burada Assassin’s Creed Mirage ile elindeki oyun alanından maksimum fayda elde etmeyi planlamış ve başarmış. Haritada yapılabilecek şeyler, yankesicilik, konratlar, küçük görevler, toplanabilirler ve bulmacalardan oluşuyor. Yankesicilik kendi içinde küçük bir mini oyuna bağlanmış ve doğru zamanda tuşa basmanızı gerektiriyor (bunu ayarlardan kapatmak mümkün). Bunun dışında kaçınılmaz bir AC aktivitesi olarak kedi sevebiliyorsunuz.
Küçük suçlarınız tespit edildiğinde 3 aşamalı bir ‘aranma’ durumu oluşuyor ve şehirdeki posterlerinizi yırtıp, poster başına bir seviye düşürebiliyorsunuz. Alternatif olarak bir Favor token ile aranmanızı düşürebiliyorsunuz. Eğer 3. seviyede aranıyor iseniz Shakiriyya muhafızları sizin peşinize takılıyor. Kendileri, kendi canını dolduran, hareketli tipler, öldürmeniz imkansız değil ama zor. Öldürmeniz halinde tüm aranma seviyeniz, o anda ne yaptığınızdan bağımsız sıfırlanıyor. Yani muhafızın yanında bir düşman daha varsa sizi bir anda unutmuyor.
Hikayede ilerleme kısmı, aslında lineer bir görev takip sistemine sahip. Öyle çok fazla görev seçme şansınız yok. Burada ise Investigation Board adı verilen bir sistemle, hikayedeki kısımların bağlantıları net bir şekilde gösterilmek istenmiş. Hedefe ulaşana kadar çevresindeki ipuçları ile bilgi topluyorsunuz. Haritada açtığınız Fast Travel noktaları (senkronizasyon noktaları), hikayeyi ilerletirken yardım etse de, bazı durumlarda devenize (veya atınıza) binip dört nala görev noktasına gitmeniz gerekebiliyor.
Haritada bir şeyleri bulmak için ise yine serinin önceki oyunları gibi göklerdeki dostumuza başvurabiliyoruz. Enkidu, bir şeyleri sizin de yardımınızla bulabiliyor. Bunun işleri çok kolaylaştırmaması için, Enkidu’yu kullanmadan önce ona tehdit oluşturan düşmanları öldürmeniz gerekebiliyor.
Assassin’s Creed Mirage – Son Karar
Hikaye kimi noktalarda çok anlam bulmasa da, uzun sürmemesi kendi adına bir artı. Basim’i tanıyan kişiler için hikayenin nereye gittiği kısmı biraz belli olduğu için, çok üzerine uğraşılmamış. Kafanızdaki soru işaretlerinin arttığı en önemli noktalardan biri bu.
Bir diğeri de oyunun mekanik olarak anlamsızlıkları. En önemli hareket setimiz parkur, eski AC oyunlarına göre daha karmaşık ve bazı durumlarda çok fazla çuvallayabiliyor. Görev çeşitliliği için kapı aralıyor, ancak bazı durumlarda ne yapacağınızı anlamanız biraz süre alıyor. Mesela bir dinleme yapmanız gerekiyor, ancak bunun için istenen yere gizlenmeniz şart.
Oyun teknik anlamda ise benden geçer not alsa da geliştirmesi gereken noktalar var. Görünmeyen toplanabilirler, yer yer yaşanan iç içe geçme hataları gibi kısmen zararsız şeylerin yanı sıra, oyunu en yüksek ayarlarda oynayabilmemi sağlayan bir sistem ile dakikada bir yaşadığım anlık takılmalar, geçici çözümü bulana kadar canımı oldukça sıkmıştı. Oyunu 90FPS’e kilitlediğimde ise bu sorun ortadan kalktı.
Assassin’s Creed Mirage, gizlilik odaklı geçmişine geri dönüşüyle, keyifli, ancak biraz sabır isteyen bir yapım. Çıkarılmış mekaniklere, eskiyi bilmeyenler için pek çalışmayan hikayeye, yer yer yaşayabileceğiniz hatalara sabrederseniz, siz de ışığa çıkabilirsiniz.