Call of Duty: Modern Warfare III’ün iyi ve kötü olabileceği birkaç tane nokta vardı. Duyurulduğu günden beri olayların göbeğinde olan oyun, Activision’un Modern Warfare II hakkında yaptığı planları bir miktar değiştirmesine sebep oldu. Uzun süre destek alacağı duyurulan oyunun alışkın olduğumuz ‘CoD döngüsüne’ dahil eden firma, planlanan premium DLC’nin ellerinde büyümesi sebebiyle Cod MWIII’ü ayrı bir oyun olarak çıkarmak (ve satmak) durumunda kaldı. Sledgehammer Games tarafından geliştirilen MWIII’ü üç farklı aşamada inceleyeceğiz. Bakalım, serinin oyun çıkarma dengesini bile altüst eden MWIII, neleri başarmış.
Call of Duty: Modern Warfare III – Senaryo
Maalesef bu kısım çok uzun olamayacak. Az önceki cümle, muhtemelen oyunun yapımcıları arasında da geçen bir cümleydi. Alışkın olduğumuz bir CoD senaryosundan oldukça kısa olan bu bölümün, elle tutulur yönleri maalesef çok az. Serinin 2019’da yakaladığı güzel ivme, bana göre MWII ile darbe almışken, buradaki tasarım kararları, senaryodaki seçimler ve olaylar o kadar altı boş bırakılmış ki, üzülmemek elde değil. Biz CoD’un yeniden yapımını niye sevdik? Sinematik anlatımı kuvvetliydi, karakterler gerçekti, diyaloglar çok iyi elden geçmişti. Burada ise Open Combat Missions adı verilen, az öncekilerin çok tersinde bir uygulama görüyoruz.
Zaten kısa olan senaryoda, sevebildiğim iki görev var, ya da yok. Giriş bölümü, ki daha önce oynanışının bir kısmını görmüştük, oldukça sağlam. Kötü karakteri tanıtma konusunda başarılı bir iş çıkarıyor. Ancak sonraki görevde bir limanda saldırıya uğrayan Farah ile oynuyoruz. Gece ve gündüz gibi apayrı anlatımlara sahipler. Bıçakla başladığımız bölümde, etraftaki kutulardan silah alıp küçük sayılabilecek bir alanda görevinizi tamamlamaya çalışıyorsunuz. Tanıdık geldi mi?
Kağıt üzerinde güzel düşünülen, bize ‘göreve istediğiniz gibi yaklaşabileceksiniz’ vaadi verilen bu kısımlar, küçük birer Warzone, hatta MWII’den hatırlayanlar için Spec Ops görevleri gibi olmuş. Üstteki örnekte silahsız başlamamızı anlayabilirim, ancak bu bölüme bir şekilde yeniden başlarsanız, o zamana kadar sağda solda açtığınız kutulardan çıkan silah / ekipmanı başlangıçta seçme şansınız oluyor. Senaryo modundan direkt olarak kopmuş oluyorsunuz. İşin içine tekli-ikili-üçlü zırhlar, Killstreak’ler gibi geçtiğimiz senenin DMZ & Warzone’undan hatırladığımız fonksiyonlar da girince senaryo atmosferinden tamamen koptuğum anlar oldu.
Senaryonun kendisinde ise yazım açısından oldukça zayıf. Bir önceki oyunun benzeri olarak görevlerde farklı değişiklikler bulmak mümkün. Ancak tek başına günü kurtarmaya yetmiyor ve genel olarak yine bir kısalık mevcut. MW serisinin sanırım en kısa AC130 görevini de oynamadık demiyoruz bu sayede. Bu kısa hikayede yapılan eklemeler, Makarov başta olmak üzere, çok güçlü de değil. Serinin yeni hikayesindeki Makarov, orjinal serideki versiyonuna kıyasla çok daha plancı, çok daha az korkutucu ama benzer umursamazlıkta biri. Karizma kısmı ise ciddi bir konu, orjinal seride, Makarov’un yenilmiş hali bile bizim için tehditken, burada yanına bile yaklaşamıyoruz. Oyunun DLC olarak planladığını en belli ettiği noktalardan biri de bu, Makarov’u tanıtmak ve onun kötülüğünü bize anlatmaya çalışmaktan başka bir şey yapmıyor.
Karakter gelişimi olarak, Gaz kesinlikle Price’ın ataklarını durduran, çok daha aklı başında bir yapıya evrilmiş. Bunu ne zaman yaptı, bilemiyoruz maalesef. Price, biraz daha dengesiz bir yapıda, kendisinin en son hafif yaralı bir şekilde göreve devam edemediğini (MWII son görev) biliyoruz. Devamında Soap tek başına görevi devralıp, D.C.’ye giden füzeye format atmış, ana kötümüz Hassan’a atış emrini vererek kahraman olmuştu. Tabi Chicago’daki bu mevzular trafo dalgalanması gibi bir hikayeye evrildiği için genç çavuşun neler yapabildiğini bilen sayılı insan var. MWIII’teki olgunlaşma trendine Soap’ın da dahil olduğunu söyleyebiliriz.
Hikayenin diyalog dışındaki diğer unsurlarını ise ya göze parmak yapmışlar, ya da hiç becerememişler. Oyunun hiçbir modunda sizi gaza getirecek bir müzik yok. Güzel bir söz söyletelim demişler, oturmamış. Foreshadowing yapalım demişler, direkt söyleseler de olurmuş. Bazı yerlerde Open Combat Missions’a zemin hazırlamak için o kadar saçma tezatlar yaratmışlar ki, gerçekten ucuz görünüyor. Senaryo modu, geçer notu alamamayı geçtim, serinin en kötülerinden biri.
Call of Duty: Modern Warfare III – Çok Oyunculu Mod
Çok oyunculu taraf ise tek kişilik bölümlere göre nispeten daha iyi durumda. Daha iyi şeylerle başlayalım, sezon öncesi dediğimiz bu dönemde, oyunda 16 harita mevcut. Bu yazının yazıldığı tarihte bu haritalardan bazıları denge sorunları sebebiyle geri çekilmiş olsa da, sayı oldukça güzel. Bu sayının yüksek olmasının bir sebebi de, tüm bu haritaların, 2009 yapımı Modern Warfare 2’nin haritaları olması. Neden MWIII’te MW2 haritaları oynuyoruz derseniz, buna benim verecek bir cevabım yok.
Carry Forward, yani MWII’de olan ve lisanslara bağlı olmayan çoğu şeyin bir sonraki oyuna aktarılması mottosu ile yola çıkan MWIII’te her yer her yerde desem çok kötü bir tanım olmaz. MWII’deki tüm operatörleriniz, silahlar, çoğu özelleştirme opsiyonları, kamuflajlar gibi şeyler oyunda ilk günden itibaren mevcut. Kötü olan kısım, MWII’den aktarılan çoğu silahın ciddi denge sorunları olması. Bu konuda bir güncelleme geleceğini bilsek de, mevcut durum bu. Aktarılmayan şeylerden biri de seviyeniz. Bu da, seviye ile açılan bazı fonksiyonların kapalı olması anlamına geliyor. Sonuçta yeni bir oyun olduğu için bu kısım normal. Normal olmayan kısım, bu seviye ile açılan şeylerden bazılarının Armory adı verilen sistemde toplanması.
25. seviyeye gelince açtığınız Armory, açmak istediğiniz bir şeyi, günlük görevleri yaparak açtığınız bir sistem. Oyunun size sunduğu içeriklerin bir kısmını seviye 55’e (mevcut durumdaki son seviye) gelince açsanız da, bazı Perk’ler, Killstreak’ler, silahlar ve ekipmanlar için Armory sistemini kullanmanız şart. Örneğin bir flaş bombası açmak, 3 tane günlük görev yapmanız gerektiği anlamına geliyor.
Silahların bazı silahların arkasında olması sistemini bir önceki oyunda eleştirmiştim, benzer kötülükte bir sistem yapmayı başarmışlar. Özellikle de bazen günlük görevlerin yapılmasına rağmen sayılmaması gibi hatalar meydana gelince, bu durum daha da ciddileşiyor. 3 günlük görevi tamamlayınca açılan bonus günlük görev ise maç kazanma olarak geçiyor ve herhangi bir tamamlama sınırı yok. Haliyle kazandığınız her maç, Armory’deki günlük görevi ilerletiyor.
Perk’ler ise bir önceki oyundan farklı şekilde oyun içerisinde kazanılmıyor. Direkt olarak seçili perk’leriniz ile başlıyorsunuz. Perk’lerin seçimleri ise farklı kategorilere bağlanıp biraz daha anlamlı hale getirilmeye çalışılmış. Toplamda Yelek-Eldiven-Bot-Ekipman olarak 4 farklı perk kategorisinden seçim yapabiliyorsunuz. “Covert Sneakers” giyerseniz ayak sesiniz duyulmuyor, “Commando Gloves” seçerseniz operatörünüz depar atarken şarjör değiştirmeyi öğreniyor, “Hijacked IFF Strobe” seçtiyseniz, rakip yapay zeka hedefleme sistemleri (taretler, helikopterler vs) sizi hedefleyemiyor, termalde görünmüyorsunuz. Fonksiyon olarak düşmanlardan telefon düşürmenizi ve bölgede kısa süreli bir görüş desteği almanızı sağlayan “Data Jacker” gibi perk’ler de mevcut.
Silahları özelleştirme kısmında ise Weapon Tuning dediğimiz opsiyon kaldırılmış. Bazı silahlara, silahın karakteristiğini değiştiren Aftermarket Parts getirilmiş. Üçlü atış modundaki bir tabancanın tam otomatik hale dönüşümü gibi modlar bunlar. Eklentiler yine MWII’nin yolundan gitmiş, bir kategoriyi açmak o kategori için hali hazırda açık tüm parçaların kullanılabilmesini sağlıyor. MWIII ile gelen eklentileri genel olarak sevdim, ‘biraz daha iyisini yapalım’ yerine kafa yorulmuş seçenekler görmek mutlu etti.
MWII’dekilerle birlikte, an itibariyle 900+ kamuflajdan bahsediliyor, ki sanırım bu da serinin rekoru. 900 tane kamuflaj arasında gezinmek, MWII’nin ilk çıktığı dönemdeki haline nazaran çok daha basit. Genel olarak arayüz MWII’nin yaptığı geliştirmelere sahip. Yine de Armory gibi ekstra sistemlerin düzgün bir QA testinden geçmediği kesin. Armory’i açınca haftalık görevlere ana menüden ulaşamamak gibi saçmalıklar mevcut.
MWIII’ün haritalar konusundaki çalışması ise, çok oyunculu tarafta en sevdiğim şey olabilir. Haritalar orjinaline sadık kalarak çok başarılı şekilde yeniden oluşturulmuşlar. Haritalarda daha önceden çıkılan yerlere çıkmak mümkün olduğu gibi, hareketliliğin değişmesiyle daha önce olmayan açılar ve yerler de bulmak mümkün. MWIII, çok oyunculu kısmında hareketliliği de bir miktar değiştirerek, oyun hızını MWII’ye göre daha çok artırmış.
Üzücü şekilde, bu oyunu daha hızlandırmak yerine özellikle Hardcore modlarda oyuncuların sağa sola yatıp beklediği bir düzen kurmuş. Bu durum o kadar ciddi ki, oyunun mevcut halinde çoklu oyuncuda pusan oyuncuları inaktiflikten oyundan atmak için hazırladığı bir sistem bile var. Ancak bu sistem, özellikle Derail gibi uzun mesafe haritalarda keskin nişancı tüfeği ile oynamanın atılması gibi saçma şekilde geri tepmiş. Haritaların kendileri güzel aktarılmış olsa da, bazı haritalar kesinlikle 12v12 gibi modlara çok daha uygun.
Çoklu oyuncu kısmındaki yeniliklerden biri de Tac Stance (Tactical Stance). Açıkçası birkaç durum dışında çok nadir kullandım. Silahın nişan alınmış ve alınmamış hali arasındaki bir duruş olan Tac Stance, yakın-orta mesafede işe yarasa da, nişan alabiliyorsanız en iyi seçeneğiniz değil. Slide-cancel gibi, serinin önceki oyunlarında olan, MWII’de kısa bir süre olan hareket opsiyonları, kimi durumlarda perk’lerle birleşince çok garip görüntüler sunabiliyor.
Oyunu neredeyse ‘kırmış’ şekilde oynayan kişilere lobilerinizde denk gelmeniz çok olası. Bu kişilerle eşleşmek için çok bir şey yapmanıza da gerek yok, bir önceki oyunda bir miktar iyiyseniz, oyun size ceza kesmek için hiç beklemiyor. SBMM (Skill Based Match Making), yani sizi teoride size yakın seviyedeki kişilerle eşleştiren sistem, bu sene, uzun süredir gördüğüm en kötü haliyle karşımıza çıkıyor.
Çoklu oyuncuda, klasik modların yanı sıra, Beta’da oynadığımı Cutthorat (3v3v3 modu), MWII’den bildiğimiz Ground War, Invasion ve serinin önceki oyunlarında olan, takip eden görevlere sahip War Mode modları genel olarak başarılı çalışıyor. Özellikle Cutthroat ve War Mode favorilerim. War Mode’un unutulan bir mod olması yerine farklı haritalarda farklı görevleri gerçekleştirdiğimiz bir mod olmasını çok isterim.
Call of Duty: Modern Warfare III – Zombi Modu
MWIII sayesinde, zombi modunun ilk defa Modern Warfare serisi ile buluştuğunu gördük. MWZ olarak geçen mod, CoD’un klasik raund bazlı oynanışı yerine Black Ops: Cold War’dan anımsadığımız Outbreak modu ile MWII’nin DMZ’sinin birleşimi gibi. PvP öğeleri barındırmayan bu mod, gir-eğlen-çık döngüsünü sevenler için bile şüpheli bir yapıda.
Outbreak’i çoklu oyuncu kaosuna ara vermek istediğim zamanlar keyifle oynamış olan ben, MWZ’ye aynı şekilde ısınamadım. Öncelikle modun kendisinde, bölgeden ayrılma şartı var. Harita başında 45 dakika verilen süre, sürenin bitimiyle birlikte 15 dakikalık bir radyasyon yayılması ile toplamda bir saat sonra haritada barınamayacağımız anlamına geliyor. Bu sürenin istisnai durumlarda artırılması mümkün olsa da, bu durumlar genele etki edecek kadar büyük değil. Bu da genellikle kendi akışınızda oynadığınız (Outbreak veya klasik raund bazlı mod fark etmeksizin) zombi modunun çevrimiçi ve zaman limitli hale gelmesine sebep oluyor.
MWZ’nin DMZ’ ile benzerliği burada bitmiyor. Sizinle beraber oyuna giren diğer oyuncular aynı ekipte olmasanız bile takım arkadaşlarınız oluyor. Haritada bulunan kontratları tamamlayarak Essence kazanabiliyor, bu Essence ile zombi modunun alametifarikası olan Pack-a-Punch, Perk gibi öğeler ile hayatta kalmanızı kolaylaştırabiliyorsunuz. I-II ve III olmak üzere üç seviyeye bölünen haritada, her alan arası yaklaşık iki katı bir zorluk artışı bulunuyor.
Zombi modunun en kötü yanlarından biri, yaklaşık 40-50 dakikalık bir mücadele sonrasında, elinizdeki ekipmanları korumanıza rağmen, bir oturumda en çok kullandığınız silahların sıfırlanması. Bu sıfırlanmanın tek etkilemediği silahlar Wonder Weapons adı verilen, Ray Gun başta olmak üzere Wonder Weapons oluyor. Bu silahların açılması ve kullanılması ise sandığınız kadar kolay değil, oyunda en nadir bulunan şematiklerden birini elde ederseniz, 48 saatte bir kullanabileceğiniz bir Ray Gun’ınız oluyor. Oyun içinden silahın kendisini de bulmanız mümkün, ancak onlarca oyunda sadece bir tane Ray Gun bulabildim. Benzer şekilde geliştirmeler ve Perk’ler için de şematik elde edebiliyorsunuz. Bunları da bir kez şematiğini bulduktan sonra 4 saatte bir kullanabiliyorsunuz. Şematik olmadan direkt olarak Wonder Weapon ile çıkış yaparsanız, tecrübe puanına dönüşüyorlar.
DMZ’deki envanter ve Contraband yapısına benzer şekilde, haritadan çıkardığınız iki silah, Killstreak, varsa Self-Revive, zırh ve gaz maskeniz korunuyor. Çıkardığınız Perk içeceklerini ve geliştirmeleri de koruyorsunuz. Çoklu oyuncu ile neredeyse paralel şekilde burada da günlük ve haftalık görevlere sahipsiniz. Genellikle basit olan bu görevlerin bonus görevi de 3 kontrat tamamlama şeklinde oluyor. Kontratların hepsi zevkli diyemem ama bulunduğunuz bölgeye bağlı olarak genellikle zor değiller. Zaten birkaç perk ve geliştirme sonrasında intihar peşinde koşmuyorsanız, zorluk seviyesi aşağı giden bir trendde oluyor.
Zombi modunun arkasında bir hikaye ve görevlerin bazılarında ara sahneler bile var. Düşünce ve uygulama olarak fena değiller ancak teknik sorunların gerisinde kalmışlar. Bazı görevler kendi kendine hata verip sizi ilerlemekten alıkoyabiliyor. Mevcut durumda Victor Zakhaev’in peşinde koşmak için (evet, ölmemiş kendisi) bir yama beklemek daha mantıklı olabilir. Bunun yanı sıra sunucu veya benzer problemlerden dolayı oyundan atılmanız mümkün. Böyle bir durumda ise bütün ilerlemenizi kaybediyorsunuz, sanki 40 dakikadır oynamıyor gibi oyuna girmeden nasılsa karakteriniz menüde sizi öyle karşılıyor. MWZ’nin sunu Oldu da bir şekilde ‘sona’ geldiyseniz merak etmeyin, MWZ’nin içeriğinin artacağını şimdiden biliyoruz.
MWZ’nin gizemleri ve ‘doğaüstü’ olan mekanikleri kullanmasını takdir ettim. Harita içerisinde Outbreak ve DMZ/Warzone’dan tanıdığımız mekanikler bulmak mümkün. Sizi havaya atan bir rampa, belirli kodları kullanarak haritada ışınlanma, satranç tahtasına gizlenmiş Easter Egg (pawn takes pawn’ı hatırlayan kaç kişi kaldık?), köpek sevme gibi (evet) şeylere denk gelirseniz şaşırmayın.
Call of Duty: Modern Warfare III – Karar
İnceleme boyunca enine boyuna çekiştirdiğim MWIII, beklentilerimin çok altında bir yapım. Modern Warfare ismi ile gelen standartlara sahip değil. MWII’de eleştirdiğim şeyleri farklı isimlerle, veya direkt olarak birebir aynı şekilde görmek hoşuma gitmedi. Halen bir güncelleme yapmak için oyunu yeniden başlatmak gerekiyor. COD HQ altında tüm oyunlar toplanmış, güzel, ama bunlar arasındaki geçişi mümkün olan en zor şekilde yapmışlar. Özellikle MWIII’ün çıkışıyla birlikte, MWII oynamak isteyen insanlar korkunç bir baskıyla karşı karşıyalar.
MWII’nin çıkışından sonra, son sezonunda geldiği nokta fena değildi. MWIII ise yine ‘yolda toplarız’ mantığı ile çıkmış görünüyor. Bize üstüne düşünülmüş bir senaryo vermeyen, çoklu oyuncuda iki güzel gelişmeye muhakkak bir adet kötü yön barındıran, uzun süredir olan sorunların çözülmediği, DMZ soslu zombi modunu ‘en büyük zombi haritası’ olarak sunan bir yapım için benim, serinin seven bir oyuncusu olarak, verecek kanaat notum kalmadı. Dramatik bir değişiklik olmadığı sürece, MWIII zevk alabileceğiniz, ancak oyunun bunun faturasını aynı gün içerisinde size keseceği bir anlayışa sahip.