Extraction Shooter türünün oldukça çeşitli örneklerini gördüğümüz 2024 yılında, türün potansiyel vadeden temsilcilerinden biri olan Gray Zone Warfare’in erken erişimde bize neler sunduğunu ve oyunun mevcut haliyle potansiyelini nasıl kullandığına bir bakacağız. Okuyacağınız yazı, oyunun 0.1.2.2 sürümünde yazılmıştır.
Gray Zone Warfare, giriş kısmında bir hikayeye sahip değil. Oyun, Lamang Island’da görev yapan üç farklı PMC (Özel Askeri Şirket) grubundan birini seçmemiz ile başlıyor. Şirket grupları, aynı ekibe dahil olabileceğiniz kişileri de belirliyor. Eğer arkadaşlarınızla farklı şirkette başladı iseniz, birinizin tüm ilerlemesini feda edip oyun profilini sıfırlaması gerekiyor.
Oyunun iki ana modundan biri olan PvPvE “Warfare” modunda, farklı PMC gruplarına sahip kişiler de bölgedeki rakipleriniz oluyor. Bir diğer mod olan PvE ise “Joint Operations“ olarak geçiyor ve üç gruba ait tüm askerler, haritadaki yapay zekaya karşı görev yapıyorlar. Çoğu oyunun aksine, PvPvE ve PvE modlarındaki ilerlemeler ortak. Bir adet karakteriniz ve bir adet ekipman envanteriniz var.
Oyunun farklı sürümleri, farklı başlangıç seti ve total ekipman boyutuna sahip. Pay2Win elementi mevcut değil, sağlanan şeyler çoğunlukla Pay2Skip denen, zaman kazandırıcı öğeler. Oyunun dönem dönem profilleri tamamen satın alınan sürümlere sıfırlayacağını da belirtelim. Yani bu ‘yakalama’ durumu, bir kez yapıp geçilecek bir şey değil.
Oyun mevcut versiyonda silah yelpazesi açısından pek geniş sayılmaz. Toplamda iki adet tabanca, bir adet hafif makineli tüfek, iki adet pompalı tüfek, üç tür taaruz tüfeği (6 adet AK, 2 adet M4 varyantı ve bir adet SCAR-L), bir adet karabina, iki adet de keskin nişancı tüfeği barındırıyor. Bunlara 8 farklı (4ü sis, 4ü patlayıcı) el bombası da eşlik ediyor.
Gray Zone Warfare’de Avcılık
Oynanıştan devam edelim, silahınızı, ekipmanlarınızı seçip, ilk görevlerinizi aldıktan sonra ister yürüyerek ister de Little Bird (helikopter) çağırarak üsten ayrılıyorsunuz. Herhangi bir saat limitiniz yok, teknik olarak, yiyecek ve suyunuzu yenileyebildiğiniz sürece istediğiniz kadar üs dışında kalabiliyorsunuz. Oyunu daha önce bir yerlerde görmüş veya ekran görüntüsüne bakmışsanız, yeşilliğin bol olduğu bir yere adım attığınızı biliyorsunuzdur. Bunun, ne kadar yorucu olabileceğini ise oynadıkça görüyorsunuz. Yukarıda söylediğim yiyecek ve suyun yanına akıl sağlığını da ekleyebilirsiniz. Ambiyans sesleri, yönlendirme olmaması, silahın sizi güçlü hissettirmemesi gibi etmenler, görevi yapsak da gitsek etkisi uyandırabiliyor, ki bu bence kötü olmaktan çok iyi bir şey.
GZW’nin haritasında, tıpkı üssün yakınındaki şehir gibi, çeşitli yerleşim birimleri mevcut. Bu yerleşim birimlerinde çatıştığımız ‘lokal’ kişiler de genellikle sayı üstünlüğünü koruyorlar. Oyunun ilk problemlerinden biri, bu çatışmalarda ortaya çıkıyor. Birini vurduğunuzda aldığınız görsel dönüt, yeterli sayılmaz. Zaten düşmanları seçebilmek çok kolay değilken, bir de ölüp ölmediklerini anlamaya çalışıyorsunuz. Düşmanlar beklenilen kadar kolay da ölmeyebiliyor. Özellikle başlarda kullandığınız mermiler, sınıfının en iyisi olmadığı için, neredeyse tam bir şarjör 9x19mm mermisine karşı halen ayakta kalabilen düşmanlar gördüm. Kafadan tek atış, genellikle en hızlı ve kolay çözüm.
Diyelim ki vuruldunuz, ki bu düşündüğünüzden daha sık ve ani gerçekleşebiliyor. Mermiye ve isabet alan bölgenize göre birkaç senaryo var. İlki, ölmek. Öldüğünüzde, üzerinizde, güvenli kutunuz dışında ne varsa sahada kalıyor ve üste yeniden doğuyorsunuz. Yeniden doğduktan sonra öldüğünüz bölgeye gidip ekipmanlarınızı toplama imkânınız var. Türde çok gördüğümüz bir örnek değil, ancak güzel.
İkinci senaryo, yaralanmak. Yine yaralanmanın türüne bağlı olarak kanama, kırık, ağır kanama gibi etkiler ve bunların yan etkilerini yaşıyorsunuz. Bu konuda GZW ekibi bu acıları birebir size çektirme kısmını fena kotarmamış. Ekran kararıyor, kırmızılaşıyor, kalp atışı hızlanıyor, ses duymanız azalıyor, özetle benzer şeyleri de siz oyunun başında yaşıyorsunuz. İkinci senaryoda, kritik olan kısım can barı gibi düşünebileceğiniz kan seviyesinde, kaybettiğiniz kanı yerine koymak. Bunu zamanla yapabildiğiniz gibi, serumla takviye de yapabiliyorsunuz.
Üçüncü senaryo, merminin sıyırması veya yeleğiniz tarafından durdurulması. Tabi ki 7.62×39 çapında bir mermidense, 9×18 gibi küçük kalibrelerde bunun olma olasılığı çok daha fazla. Araya mesafe de girdiğinde namludan çıkış hızı zaten az olan mermilerin etkisi de azalıyor. Ancak kafaya isabet edecek bir mermi, her halükârda öldürücülüğünü koruyor.
Toplayıcılık
Ormandaki düşmanlar tarafından öldürülmeye çalışılmadığınızda ise sağda solda bulunan yerleşim birimlerini yağmalayabiliyorsunuz. Konserve yemek, meyve suyu, silah eklentileri gibi şeyleri, satmak ve kullanmak için toplayabiliyorsunuz. Sahada öğreneceğiniz şeylerden en önemlisi, adapte olmak. Karşılaştığınız çoğu düşman, 7.62×39 mermi kullanan SKS, AK gibi silahlar kullandığı için, bir noktada 5.56×45 mermileriniz tükeniyor. Tabancalar çok etkili olamadığı için ve karakter direkt olarak ikinci silahı taşıyamadığı için, yerden AK alıp devam ettiğim çok oldu. Bazı çantaların ikinci silah için silah slotu mevcut. Ancak ekstra silah taşımak için bu slot mecburi değil. Envanterinize sığan her şeyi taşımanız mümkün. Bazı görevlerin gerektirdiği anahtarları ise sadece düşmanlardan bulabiliyorsunuz. Her anahtar bir adet kapıyı açtığı için, helikopterinizin indiği yerde veya üste dost birlikten bir asker size “şu anahtar sende var mı” gibi sorular sorabiliyor.
Dikkat edilecek noktalardan biri, belli bölümlerin hızlı envanter olarak konumlanması, cep ve hücum yeleği üstündeki her şey, hızlıca kullanabileceğiniz şeyler oluyorlar. Genelde de burada bir iki ana şarjör, bomba, varsa tabancanın yedek şarjörü gibi şeyleri koymak mantıklı. Birçok yerde bize eziyet etmeyi oyunun bir parçası yapan GZW’nin beni en şaşırtan yönlerinden biri ise, mermileri silahlara sürükle-bırak mantığı ile yüklediğinizde otomatik olarak dolması oldu. Normalde bu tip bir aksiyonun vakit almasını, belirli yerlerde detaycılık adına kolaylığı kısan bir yapımdan açıkçası ben beklerdim.
Topladığınız parçalarda işinize yarayan olursa direkt kullanabilmeniz gibi bir hoşluk var, ancak tabi ki doğru gereklilikler sağlanmış ise. Örneğin, bulduğunuz bir dürbün, eğer Picatinny rail üzerine direkt yerleşmiyor ise, bu raya yerleşen bir Mount bulmanız, ardından dürbünü bunun üzerine takmanız gerekecek. Daha önce Escape from Tarkov’un toprağında yürümüş kişiler için bu adımlar artık reflekslerinin bir parçası da olsa, GZW’ye daha Casual yapımlardan gelen oyuncular için bir miktar yorucu olabilir. Zira oyunda bunlara yardımcı olabilecek bir ekran mevcut değil.
Oyunun bu asenkron yapısının getirdiği bazı problemleri de görevleri yaptıkça keşfediyor olacaksınız. Mesela bir görev size X bir yerdeki kişiyi öldürmenizi istemişse, gittiğinizde bu kişilerin çoktan öldüğünü fark edebilirsiniz. Düşmanlar yeniden doğuyor, ancak maalesef burada sizin yakında olmanıza pek dikkat edilmemiş. Bir anda çevreniz sarılabiliyor ve önceki paragraflarda bahsettiğim gibi sebeplerden kendinizi bir cümbüşün içinde bulabiliyorsunuz.
Eve Dönüş
Seçtiğiniz grubundan bağımsız olarak, helikopter çağırdığınızda, toplamda 4 adet olan Little Bird’lerin birinin müsait olmasını beklemeniz gerekiyor. Pratikte güzel bir atmosfer olsa da, özellikle grupların sayısı artınca helikopterin müsait olmaması mesajı can sıkıcı olabiliyor. Hele de PvE modunda düşman askerlerin nerelerde olduğu ve dolaştıkları alanlar az çok belli olduğu için, bir tehdit unsuru olmaksızın oturup beklemek pek keyifli sayılmaz.
Bütün yazı boyunca değinmediğim, ama eğer terazinin kötü tarafında iseniz oldukça etkileneceğiniz bir problem var. O da performans. Bir Erken Erişim oyunun iyi performans göstermesini nadiren görsek de GZW bu konuda düşük standartların da altında. Özellikle çatışmalarda yaşanan kare düşüşleri, stabil sunucu sorunları, ölmenin bu kadar katı sonuçları olan bir oyun için sinir bozucu oluyor. Yaşanan sorunlardan bir örnek vermem gerekirse, bomba atarken bug’a girip hiçbir şey yapamayan takım arkadaşım oldu. Ölüp, üste tekrar doğdu ve geri gelip ekipmanını topladı.
Gray Zone Warfare, oldukça enteresan bir ortam sunmakla birlikte, tüm mekaniklerinde irili ufaklı problemleri de kendine yük etmiş durumda. Yapay zeka kimi zaman inanılmaz, kimi zaman tuğla gibi. Silah mekanikleri hiç fena değil, ancak çatışmada ‘hit register’ sebebiyle karşılık bulamayabiliyor. Helikopterle seyahat güzel, ancak pratikte bekleme simülasyonu gibi. Gray Zone Warfare, ‘herhangi bir şeyin kopyası hissettirmeme’ konusunda hiç fena değil, ancak ‘bir şey olma’ konusunda bolca gidecek yolu var.