Capcom’un Japonya’da en sevilen serilerinden birisi olan Monster Hunter’ın “bir de Pokemon benzeri yapsak” düşüncesiyle yola çıkmış olan spin-off oyunu Monster Hunter Stories sonunda PlayStation konsollarına geldi! Üstelik hem 1. hem de 2. oyun aynı anda PlayStation konsollarında!
Canavar Değil Canavarcık Diyelim
Monster Hunter evreninde canavarlar ile doğrudan mücadele eden iki meslek türü var, ana seride yönettiğimiz karakter gibilerin dahil olduğu “Hunter” ve bu seride kontrol ettiğimiz “Rider”. Hunter adı üstünde, canavarı avlayıp etinden kemiğine her parçasından faydalanarak daha güçlü hale gelen avcılar iken Rider sınıfındakiler canavarlar ile daha yumurtayken bağ kurup, birlikte çalışmak üzerine uzmanlaşmışlar. Hatta kontrol ettikleri canlılara da canavar değil “canavarcık” deniyor. (Monstie)
Oluşturduğumuz ana karakter efsanelerde bahsi geçen Red isimli efsanevi bir binicinin soyundan geliyor ve daha kendi canavarı bile olmayan acemi bir binici. Navirou adında bir Palico ile tanışan karakterimiz, bulduğu Rathalos yumurtası ile ilk ortağına sahip oluyor ve maceramız başlıyor. Hikaye boyunca dünyadaki birçok farklı ırktan avcı-binici ile karşılaşıyor, Red’in geçmişini öğreniyor ve dünyanın sonunu getirecek olan Rathalos’un gerçeğini öğreniyoruz.
Serinin ikinci oyunu Wings of Ruin ilk oyunu oynamayan oyuncuları da düşünerek, büyük oranda bağımsız bir hikaye ile karşımıza çıkıyor. Zaten serinin 3DS exclusive olan oyununun daha yeni PC ve PlayStation’da çıktığını düşünürsek, 3 yıl önce çıkan oyunun hikayesinin ilkine bağımlı olması problem olabilirdi. Navirou ilk oyunda da tanıştığımız Palico’nun ta kendisi ve hikayenin geçmişe bağlanan en önemli noktası. Yine de ilk hikayeyi bilmediğiniz için büyük bir kayıp yaşamıyorsunuz. Tabii şansınız varsa ilk oyundan başlamanızı öneririm.
Monster Hunter Stories 2: Canavarcıklar Kapışıyor
Monster Hunter Stories 2: Wings of Ruin, ünlü serinin spin-off oyunu olarak alıştığımızdan farklı bir oynanışa sahip. Bu defa canavarları avlayıp silah yapımında kullanmak yerine, doğrudan canavarları silah olarak kullanıyoruz diyebilirim. Daha kısaca özetlersek, bu dünyada Pokemonlar yerine “Monstie”ler var ve bunları yakalayıp ekibimizi güçlendirerek düşmanları yeniyoruz.
Sıra tabanlı savaş sistemine sahip olan Wings of Ruin’de hem binici hem de canavar ortağımız birlikte mücadele ediyor, hatta kimi zaman yanımıza ek yardımcılar da alabiliyoruz. Saldırılar “Güçlü” “Hızlı” “Teknik” şeklinde tanımlanmış ve Taş-Kağıt-Makas sistemine uygun olarak işliyor. Eğer karşınızdaki rakibe daha üstün gelecek bir canavarınız varsa, dövüş sırasında o canavara geçiş yapabiliyorsunuz. Yanımızda 6 kişilik bir canavarcık takımını, 80’in üzerinde yakalanabilir canavardan kuruyoruz. Jaggi, Arzuros, Nargacuga ve Rathalos gibi ana seriden aşina olduğumuz bir sürü canavarı ekibimize katabiliyoruz.
Canavarları yakalamak dedim ama dövüştüğünüz herhangi bir canavarı top fırlatıp ekibinize almıyorsunuz aslında, yumurtadayken bulup kendinize bağlamanız gerekiyor. Navirou’nun en önemli özelliği yumurtaları koklayarak ne kadar güçlü oldukları konusunda fikir yürütebilmesi. Siz bir yuvaya girip, koruyan canavar varsa etkisiz hale getirdikten sonra Navirou’nun yönlendirmesi ile en uygun yumurtayı kapıyorsunuz ve içinden çıkan canavar ekibinize katılıyor. Daha sonra açılan gen transferi gibi özellikler sayesinde canavarları daha özel hale getirip, optimize edilmiş takımlar kurmak mümkün. Üstelik bu ekipleri online arenaya taşıyıp diğer oyuncular ile ya da onlara karşı mücadele etme şansı da var.
Dövüşlerde karakterimizin de aktif bir rol oynaması, onun ekipmanlarını da düzenlememiz ve saldırılar yapabilmemiz, Pokemon serilerinde de aramaya başladığım bir özellik ve çok güzel bir geliştirme. Üstelik canavar ile yaptığımız senkronize saldırılar ve bir noktadan sonra canavarın sırtına atlayıp yapabildiğimiz farklı saldırı çeşitleri de dövüşlerin monotonluktan uzak geçmesini sağlıyor.
Oyunda dövüşlerin dışında yapabileceğimiz yan görevler, keşfedilecek mağaralar, ödülleriyle sevindiren mini aktiviteler de bulunuyor. Bazı noktalarda bu yan etkinlikleri yapmak ve takımımızı güçlendirmek için grind yapmak zorunda da kalıyoruz ama hem ulaşımın hızlı olması hem de savaşları hızlandırma yeteneği sayesinde klasik JRPG oyunlarının yorucu grind maceraları burada pek olmuyor. Var ama çok rahatsız etmiyor.
Konsol Performansını Görelim!
Monster Hunter Stories 2: Wings of Ruin bundan tam üç yıl önce Nintendo Switch ve PC platformları için yayınlanmış ve oldukça iyi yorumlar almıştı. İlk oyun ile birlikte ikinci oyunun da PlayStation için çıkacağını öğrenince doğrudan PS5 tercih edeceklerini düşünmüştüm ama yanılmışım. PS4 için yayınlanan oyun, geriye dönük uyumluluk desteği ile PlayStation 5 konsollarda oynanabiliyor. Hala önceki nesil konsol sahibi olanlar için iyi bir haber bu.
Wings of Ruins zaten görsel anlamda iyi bir oyundu ve PlayStation 5 sürümü de PC sürümündeki görsel kaliteyi yakalamayı başarmış. Renkli bir dünya, kaliteli modeller, genellikle iyi kaplamalar ve boş gözükmeyen bir dünya bizi bekliyor. Orijinali 3DS için çıkan ilk oyunun aksine bu oyunda çevre detaylarına oldukça özen gösterilmiş ve etrafı gezerken bolca güzel manzara ile karşılaşıyorsunuz. Kimi yerlerde düşük kaliteli kaplamalar dikkat çekiyor ama hem sabit 60fps sunması hem de genel olarak çok iyi gözükmesi yüzünden bunlar görmezden gelinebilir kusurlar.
Oyun dünyası küçük bölümlere ayrılmış durumda ve özellikle uzun mesafeler kat ederken birden fazla bölgeye girip çıkmanız gerekiyor. Bu açıdan Elder Scrolls oyunları ya da Starfield gibi düşünebilirsiniz. Aslında çok rahatsız edici bir durum değil ama PlayStation 5’te SSD desteği de varken karşımıza çıkan nispeten uzun yükleme süreleri dikkat çekiyor. PS4 için çok büyük bir sorun olarak göremiyorum ve sonuçta bu oyun bir PS4 portu ama PS5’te oynuyorsanız yükleme sürelerine takılabilirsiniz. (4 – 10 saniye arası)
Sonuç
Monster Hunter Stories 2: Wings of Ruins, daha önce Nintendo Switch ve PC’de çıkan oyunun, daha sonra eklenen güncellemeleri de barındıran nihai sürümü olarak PlayStation konsollarına gelmiş. Monster Hunter dünyasına farklı bir açıdan yaklaşması, iyi bir hikaye ile bize daha önce görmediğimiz bir dünya sunması da oldukça güzel. Daha önce PC veya Nintendo Switch’te oyunu oynamadıysanız gönül rahatlığıyla Playstation sürümünü önerebilirim. Oynadıysanız, görülecek pek bir yenilik yok, bu yüzden ilk oyunu denemek daha iyi olabilir.
