Uzun süredir hayatta olan bir seri olmanın kendine has sorunları var. Değişen bir kitlenin, beklentileri de zamanla değişir. İlk Need for Speed oyununu çocukken oynayan kişiler şu anda en iyi ihtimalle çocuk sahibi birer ebeveyn. Haliyle 29 yıllık bir serinin, “eskisi gibi” olması çok ağır bir şart. Radikal karar vermek zor. “Hep aynı” olmakla, “kendini bozmak” çok yakın iki kavram.
Need for Speed’in zaman içinde yaşadığı değişim bir dersin konusu olabilecek nitelikte. EA çatısı altında farklı perspektifler gören oyunun, şu anki kreatif yönetimi Criterion Games’in ellerinde. Bakalım, bu dersin anlatıcısı, konuya ne kadar hakim. Need for Speed Unbound incelemesine hoş geldiniz.
Benzin Kokan Hikaye
Need for Speed Unbound’daki karakter oluşturma, yanılmıyorsam serideki en gelişmiş karakter oluşturma olmuş. Seçenek bir RPG oyunu kadar değil ancak bana yeterli geldi. Aşağı yukarı istediğiniz bir karakter elde etmeniz çok mümkün. Eğer uğraşmak istemiyorsanız oyunun size verdiği modellerden birini kullanabiliyorsunuz. Karakter seçtikten sonra giriş bölümünde hikayenin açılışını görüyoruz. Burada bir ihanet-intikam hikayesi yazılmış. Klişe ancak sorun değil. Anlatım olarak biraz kör göze parmak olmasa daha mı iyi olurmuş diye düşündüm. Diyalog yazımları kısmında da “cringe” olan çok fazla kısım var. Oynadığımız karakter ise genel olarak bütün bu olanlara benim verdiğim tepkilerin benzerini veriyor. Bereket, kötü anlatım yarışların ve oynanışın önüne çok geçmiyor. Hatta o kadar önüne geçmiyor ki, script olan A noktasından B noktasına giderken yazılmış diyaloglar, yoldan daha uzun sürdüğü için aracı bir yere park etmezseniz diyalogu kaçırıyorsunuz.
Hafta düzeninde oynadığımız oyunda her hafta sonundaki elemelere uygun araç ve parayı toplamaya çalışıyoruz. Eğer başaramazsanız haftanın son gününü tekrar tekrar oynama şansınız var. Haftanın sonunda yapılan elemeleri geçtikçe, daha fazla yarışın kilidini açıyorsunuz. Bu elemeler ise ard arda yarışlardan oluşuyor. Yarışlardan önce getirilen iddia sistemi ile ekstra olarak para kazanma şansınız oluyor. Meydan okuduğunuz yarışçı normalden biraz daha hızlı sürüyor gibi hissettim, buna rağmen onu geçerseniz yarış sonunda bir miktar bonus para elde ediyorsunuz. Aynı sürede bitirdiğim yarışta, yarışın kendisinde 1. ilan edilip iddia kaybetmişliğim var, dikkatli olun.
Günler Geçiyor
Need for Speed’in son oyunlarında bulunan gündüz-gece değişimi bence iyi yönde bir adım. Bunun altının da güzel doldurulduğunu düşünüyorum. Need for Speed Unbound’da da durum bu şekilde devam ediyor. Ancak, gündüz para, gece prestij yerine, yaptığınız tüm yarışlar size polis olarak geri dönüyor. Yeni bir güne başladığınızda polisler sizi görse de kovalamıyor. Siz de peşinizde kimse yokken açık dünyadaki toplanabilirler veya Speed Trap gibi aktiviteler ile uğraşabiliyorsunuz.
Yarışlara girdikçe artan “Heat” seviyeniz ile, bu seviyeler boyunca güçlenen polisler aktif olarak şehirde turlamaya başlıyor. Başlarda kaçması kolay devriye tipi polislerden, helikopter çağıran jipli polislere kadar uzanan bir teşkilat gücü oyunda mevcut. Polis sizi tespit etmeden kaçabiliyor veya direkt kafalama girip devre dışı bırakabiliyorsunuz. Mücadelelerden genelde keyif alsam da, birkaç mantık hatası mevcut. Örnek olarak polislerden kurtulduğumda bir barikatın önünden geçiyorsam barikattaki polisler beni tespit edemiyor. Eşgal de verildiğini bildiğim için, barikatların hasar verme dışında bir riski olmaması adrenalini düşürüyor.
Genel olarak bir problem olsa da garaja girmek peşinizde helikopter kovalarken adeta bir eziyet. Normal yarışlara garaj girişinden girerken (Crew 2’de gördüğümüze benzer), burada neden illa aracı durdurup bir süre beklememiz gerektiğini anlamadım. Yakalanma durumunda garajdan son çıkışa kadar tüm paranızı kaybediyorsunuz. Bu, benim böyle bir sebep ile almak istediğim bir risk değil.
Araçlar ve Modifiye
Bu yarışlar ve kovalamacalar konusunda ise kullandığımız araç çeşitliliği güzel. Şu araç da olsaymış eksikliğini yaşamadım. Araçların modifikasyonu ise NfS: Heat’ten tanıdık gelecek şekilde, parçalara yapılan geliştirmeler dışında komple motorun değişimini de içeriyor. Araç modifiyesi pahalı, haliyle bir aracı sonunu pek bilmeden modifiye etmek çok büyük riskler taşıyor. Bunu öngörmek de mümkün değil. Orta zorluk seviyesinde yarış kazanmak kesin değil, giriş için ücret ödeniyor, bazı yarışların Heat şartı da bulunuyor, bu da polisten kaçmak demek. Need for Speed Unbound size bir strateji kurduruyor ancak çok mikro boyutlarda elinizden gelenin en iyisini de yapsanız para dayanmıyor. Özellikle ilk seviyelerde neredeyse bulduğum her yarışı oynuyor noktasındaydım.
İşin bir de potansiyel boyutu var, araçlar B, A, A+, S, S+ olmak üzere beş farklı klasmana ayrılmış durumda. A klasmandaki Mitsubishi aracım, A+’a modifiye ettiğim Lotus’tan, yıl olarak eski olmasına rağmen daha hızlıydı. Son hızda yaklaşık 30KM/s gibi bir farktan bahsediyoruz. İlk seviyeler için kritik olan bu problem, aslında paramın bir kısmını çarçur etmem anlamına geldi. Evet araç hızları yarışlarda nasıl sürdüğünüz ile kapatılabiliyor, özellikle teoride sizden hızlı araçları da yarış içinde geçebiliyorsunuz, ancak bazı durumlarda bu sebepten çok net bir biçimde geride kaldım. S seviyesine geldiğimde ise yanlış bir karar verirsem makas arttığı için eğlenceli ve tatminkar olması gereken sistem bir anda ciddi bir strese dönüştü.
Lastik İzi
Need for Speed Unbound’un duyurulduğu ilk günden beri dikkat çeken kısmı görsel tasarımı oldu. Cel-shade karakterler, grafiti çizimler ve gerçekçi araç-şehir tasarımı ile ilginç bir kokteyl yakalamış gibiler. Girişte bahsettiğim nesilleri bir araya getirme çabası, bence fena değil. Ancak oyunun kalanı gibi, ilginçliğini bir süre sonra kaybediyor. Yarış ensasında efektleri çok rahatsız edici bulmadım. Rahatsız bulabilecek kişiler için ayarlardan bunların kısılması mümkün.
Müzik seçimlerine gelirsek, EA’in bu konuda bizi yanıltmadığını görüyoruz. Toplam 72 şarkı arasında, “bu niye burada” dediğim bir anı hatırlamıyorum. Az önce polislerle dalaşmış garajıma girip geri yaslanırken, Tkay Maidza’nın çok sevdiğim Where Is My Mind’ını duymak, tarifsiz bir rahatlık sağlıyor. Sesler de bu ahenge uyum sağlıyor, kulak tırmalayan bir sese (özel olarak motoru bu şekilde modifiye etmezseniz) denk gelmedim.
Çoklu oyuncu kısmında ise sıfırdan başlamanız gereken bir kariyer var. Genel olarak fena çalışmasa da, polislerin olmaması ve tek kişilik moddan ayrı olması biraz can sıkıcı. Bir şekilde A+ yarışa S araçla girmeyi başaran insanları da dahil ederseniz, an itibariyle pek keyifli sayılmaz.
Serinin yeniden doğuşunda daha önceki eserleri sevilen Criterion Games’in Unbound ile aldığı kararlar güzel. Uygulama olarak daha iyi olabileceği bir sürü yönü var. Chicago’dan esinlenilmiş Lakeshore’da, polisten kaçmak da yarışmak da eğlenceli. En önemli sorunu bu eğlencenin bir noktada rutin olması. Sıkıcılığı çözmek için atılan adım genelde sizin oynanış stilini çeşitlendirmeniz ile alakalı. Bir yarış oyununda bunun en kesin yöntemi araçlar iken, bunu destekleyen bir ekonomi yok. Haliyle uzun süreler aynı aracı kullanmak, benzer taktikler ile kaçmak, benzer diyaloglara maruz kalmak sıkıcı. Bir polisin “yakalayalım hemen, bugün oğlumun doğum günü” demesi ilk sefer ilginç, yirminci kere değil.