Ubisoft’un oldukça iddialı şekilde duyurduğu Tom Clancy’s Rainbow Six Extraction sonunda 20 Ocak günü piyasaya çıktı. Yapı itibariyle uzun yıllardır piyasada olan Rainbow Six: Siege ile ciddi benzerliklere sahip olan oyunun en büyük farkı ise PvE ve co-op odaklı bir şekilde Archaean adlı bir parazit ırkının istilasına karşı başlatılan savaşı ekranlara taşıması.
Rainbow Exogenous Analysis and Containment Team (REACT) adlı özel birim tarafından başlatılan ve yürütülen bu mücadelede ana amaç ise parazit istilasına uğrayan bölgelerin halihazırda REACT tarafından kuşatıldıktan sonra operatörlerin içeriye girerek bölgeden bilgi toplaması ve REACT bünyesindeki bilim insanlarına veri sağlayarak istilaya karşı mücadelede avantaj kazandırması. Bahsedilen operatörleri canlandırdığımız oyunda ise karakterler Rainbow Six: Siege oynayan oyunculara oldukça tanıdık gelecektir.
Oyunun ana hikayesinde 4-5 farklı şehir görüyoruz ve her şehir kendi içerisinde üç farklı “Hot Zone” adı verilen geniş alt bölgeye ayrılıyor. Bu alt bölgeler ise “Sub-Zone” adı verilen ve oldukça sıkı şekilde kapatılmış üçer küçük mahale ayrılarak görev alanlarını oluşturuyorlar. Girdiğimiz bir operasyonu tek bir Hot Zone’da gerçekleştiriyoruz ve önümüzde üç ayrı Sub-Zone’da gerçekleştirilmesi gereken üç ayrı görev alıyoruz. Her bir operasyona ise “Incursion” adı veriliyor.
Operasyonlarda giriş bölgesi parazitin en seyrek etkinlik gösterdiği görece güvenli bölge oluyor ve ilerledikçe işler zorlaşıyor. Bu noktada oyuncuya güzel bir seçim hakkı ve risk yönetimi imkanı da tanınıyor. Her bir Sub-zone hem extraction (çıkış) bölgesi, hem de bir sonraki Sub-zone için geçiş kapısı bulunduruyor. Görevden istediğiniz zaman çıkabiliyorsunuz ve başarılı olmak gibi bir zorunluluğunuz yok, çünkü şehrin içinde bulunduğu durumda operatörlerin canlı kalarak faaliyetlerini sürdürmesi esas öncelik. Erken çıkışlar veya başarısız olan görevler için oyun herhangi bir ceza sistemi uygulamıyor. Ancak ne kadar fazla ilerlerseniz ve ne kadar görevde başarılı olursanız o kadar fazla deneyim puanı kazanıyorsunuz. Bunun da getirileri yeni operatörler, yeni ekipmanlar, yeni şehirler gibi opsiyonlar oluyor. Ana görevlerin ardından bazı meydan okuma (challenge) senaryoları ve Maelstrom Protocol adı verilen oyun sonu içerikleri de bizleri bekliyor. Maelstrom Protocol özellikle oyunda uzun süre zirveyi zorlamayı seven oyuncular için yapılmış bir bölüm.
Pekala görev esnasında ölürsek ne oluyor? REACT sizi de düşünmüş arkadaşlar, merak etmeyin. Şayet parazitler sizi devirmeyi başarırlarsa üzeriniz “stasis foam” adı verilen özel bir köpükle kaplanıyor ve sizden sonra gelen operatörlerin sizi kurtarabilmesi için geçici süre muhafaza edilebilecek bir durumda kalıyorsunuz. Bu kurtarma görevi de kadronuzdaki diğer operatörlere düşüyor. Bu görev için tek bir hakkınız oluyor ve operasyon için giriş yaptığınız bölgedeki üç özel görevden biri bu kurtarmaya ayrılıyor. Eğer bu görevde başarısız olursanız operatör yine kadronuza geri dönüyor ancak %30 oranında deneyim puanı kaybı yaşıyor. Bu da operatörünüzle tekrar göreve çıkmanız gerektiği anlamına geliyor.
Taktiksel diyordunuz?
Tabii ki bu işin sadece dışarıdan görünen kısmı. Rainbow Six adının devreye girdiği esas nokta her zamanki gibi taktik ağırlıklı oynanışla gelen hissiyat. Rainbow Six: Extraction da bu konuda kesinlikle istisna değil, hatta işi oldukça ciddiye alan bir yapım. Normalde bu tür “uzaylı istilası” gibi durumlarda FPS oyunlarının sıkça başvurduğu “taktik maktik yok bam bam bam” formülü burada işlemiyor, ya da bir noktaya kadar işliyor. Her operatörün sahip olduğu beceriler, ekipmanlar, silahlar, aygıtlar farklı kombinasyonlarda. Oyundaki ekipman ve beceri sistemlerini kısaca özetleyerek başlayalım.
Öncelikle operatör becerilerinden söz etmek gerek, zira oyundaki taktiksel çeşitliliği sağlayan en büyük etkenlerden biri bu. Operatörlerin belli başlı ana rolleri bulunuyor, bunların arasında savaş, destek, taktik, keşif gibi temalar var. Bu temaların birbiriyle olan kombinasyonları sayesinde farklı operatörler farklı işlevlerle takıma fayda sağlıyorlar. Her bir operatörün kendine has bir becerisi ve taktiksel ekipmanı bulunuyor. Etraftaki kalp atışlarını görebilen Pulse, balyozuyla duvar (ya da kafa) kıran Sledge, ortaya sabit ağır makineli tüfek yuvası kurup mekanı paramparça eden Tachanka, yan odada parti yapan parazitleri “ooo siz de mi buradaydınız” diyerek özel bombalama cihazıyla aniden havaya uçuran Fuze ve daha birçoğu listede. Bu operatörlerin bir kısmı başlangıçta açık iken diğerleri siz oynadıkça ve REACT ekibi istihbaratlarınızla güçlendikçe açılıyor.
Silahlar ve ekipmanlar ise biraz daha farklı ve ortaklaşa paylaştırılmış durumda. Oyunda belli bir silah yelpazesi var ve operatörler bu silah havuzundan belirli bir birincil/ikincil silah opsiyonuyla karşımıza çıkıyorlar. Bir silah birden fazla operatör tarafından kullanılabiliyor, ancak her bir operatörün farklı silah opsiyonları da kendilerine ait deneyim puanlarıyla kullanılabilir hale geliyor. Yani oyun size “oynayacaksın arkadaşım” demekte hiç utangaç davranmıyor.
Öte yandan silahların farklı modifikasyon imkanları da bulunuyor. Tabii bu modifikasyon inanılmaz geniş bir ölçekte olmasa da oynanışa olan etkisi fena sayılmaz. Namlu tarafında susturucu, namlu freni, kompansatör ve birkaç silahta uzatılmış namlu seçenekleri var. Nişangah için kırmızı nokta, holografik nişangah, refleks nişangahı ve 1.5x, 2x, 2.5x ölçekli dürbünler mevcut. Son olarak ise tutamaçlarda dikey ve açılı tutamaç arasında seçenekler bulunuyor.
Geriye bir tek özel modifikasyon olan, silahın altındaki standart UV Light yerine koyabileceğiniz REACT Laser kalıyor ki bunu ancak teknoloji ağacının sonunda edinebiliyorsunuz. Ne işe yaradığına birazdan parazitlerin becerilerinden bahsederken değineceğim. Standart olarak her silahta bulunan ultraviyole ışığın en önemli özelliği ise parazitler üzerinde biyolüminesan etki yaratarak hem kırılabilen ince duvarlar arkasından onları görmenizi sağlamak, hem de zayıf noktalarının net şekilde görülebilir hale gelmesi. Kırılabilen duvarların ardından susturuculu silahlarla tıkır tıkır parazit avlamanın hem keyfi, hem de deneyim puanı olarak getirisi nefis.
Archaean ne, yeniyor mu?
REACT ekibinden bolca bahsettikten sonra biraz da Rainbow Six: Extraction tarafından üstümüze fütursuzca salınan Archaean ırkından bahsedelim. Bu arkadaşlar pek dost canlısı değiller, nitekim oyunun açılış videosunda da Ubisoft gayet güzel bir sinematikle oyunculara bunu hissettiriyor. Oyunun hikayesine dair en harika işlerden biri kesinlikle sinematikler denilebilir. Oyuncuyu hikayede ilerlediği esnada hem ufak ufak bilgilendirmek hem de atmosfere dahil etmek adına ölçülü bir şekilde kullandıkları ara sahneler sayesinde “ee ne oldu şimdi” gibi kopmalar en aza indirilmiş.
Yerin altından aniden fırladığını ve ortalığı darmadağın ederek birçok insanın ölümüne yol açtığını gördüğümüz Archaean ırkı, bulundukları yerleri de ele geçirerek kendi istilacı ekosistemlerini giderek yaymaya çalışıyorlar. REACT ekibi de bu alanları oldukça sıkı bir şekilde çevreleyerek yayılmayı engellemeye ve bu istilayla nasıl başa çıkabileceğini anlamaya çalışıyor. Farklı zayıf noktaları ve çoğunlukla bölgesel zırhları olan bu istilacı birimlerin her biri farklı taktikler gerektirecek kadar çeşitliliğe sahipler.
Listede en alt seviyede bulunan klasik savaşçı Grunt, mesafede güçsüz bir birim ve sizi gördüğü yerde saldırıyor. Ancak görmediğiniz yerden size ulaşabilirse can yakabildiğini unutmamak gerek. Bir adım ötesinde bulunan grupta sizi yere bağlayan Rooter, üzerinize koşup patlayan Breacher/Bloater ve uzaktan baskı ateşi açan Spiker bulunuyor. İşler yavaş yavaş tatsızlaştıkça daha zırhlı ve tehlikeli olan Smasher, görünmez olabilen Lurker ve etrafı mayınlayan Sower ile karşılaşıyoruz. Eğer bu arkadaşlar sizi durduramıyorsa devreye taktiksel becerileriyle Tormentor giriyor. Tormentor, aniden yok olup bambaşka bir noktada tekrar belirerek uzaktan saldırabilen tehlikeli bir birim. Onu da alt edebildiğiniz noktada en üst seviyeden sorun yaratan Apex ve Protean‘larla karşılaşıyoruz. Apex, isminden de anlaşılacağı şekilde zincirin gerçekten en üst noktası ve canlı olduğu sürece yoktan yeni Archaean parazitleri yaratarak üzerinize salıyor. Protean ise tam bir bela. Özel görevlerde yok etmek için bölgede bulduğunuz boyut kapısından farklı bir yere geçiş yaptığınız Protean, operatörünüzün klonu olarak karşımıza çıkıyor ve bir hayli dayanıklı olmasına karşın hasar gücünden pek bir şey kaybetmediği için oyuncuları inanılmaz zorlayan bir birim.
Ancak bu parazitlerin ortak olarak destek aldığı birkaç önemli nokta var. Bunlar daha fazla parazit üreten Nest (yuva), etraftaki vıcık vıcık yapı olan Sprawl, çevrede aniden karşınıza çıkan kör edici sporlar, mayınlar ve sludge (yürüyen çamur). Yuvalar başlangıçta tehlikesiz olan ve sadece alarma geçildiğinde yeni parazitler üreten bir yapı. Eğer taktik oyununuz güçlüyse ve kimseyi uyandırmadan iş bitirebilen biriyseniz yuvaları teker teker avlamakta zorlanmıyorsunuz. Sprawl da bu parazitlerden yayılan ve üzerinde yürürken yavaşladığınız sümüksü, reaktif bir madde. Vurduğunuzda, ya da yukarıda bahsettiğimiz REACT Laser’i üzerine tuttuğunuzda bulunduğu alandan bir miktar çekiliyor.
Çevrede serbest olarak bulunan sporlar, mayınlar ve çamur ise küçük ancak hayli tehlikeli. Yakın mesafeye geldiğinizde üzerinize yapışan ve bir süre sonra patlayarak hem boğarak öksürten ve ses çıkarmanıza sebep olan, hem kör eden, hem de biraz hasar veren bu sporlar tehlikeli anlarda sizi savunmasız bırakma ihtimali yüksek olan birimler. Gördüğünüz yerde seri şekilde temizlemezseniz başınıza mutlaka bela oluyorlar. Her yerde karşınıza çıkabildikleri için de tahmin edilmeleri çok zor noktalarda bulunabiliyorlar. Mayınlar sadece yerde bulunuyor ve yaklaştığınızda flaş etkisi yaratarak kısa süreli körlüğe sebep olarak yine sizi olmadık anlarda savunmasız bırakıyorlar. Sower birimleri tarafından oyun esnasında da yerleştirildikleri için daha önce temizlediğiniz bir köşeyi dönerken tekrar mayınla karşılaşabiliyorsunuz. Sludge ise çoğunlukla tavanda bulunan ve ateş ettiğinizde eğer kısa sürede öldürmezseniz bölünerek üzerinize gelen slime benzeri bir yapı. Eğer size kadar ulaşırsa oldukça tadınızı kaçıracağını garanti edebiliriz.
Ubisoft şeytanın bacağını kırıyor mu?
Oyunun içeriğinden bu kadar bahsettikten sonra birçoğunuzun beklediği kısma nihayet geliyoruz. Grafikler güzel mi, sesler kafa şişiriyor mu, oynanış akıcı mı, optimizasyon nasıl, bu soruları da cevaplayarak incelememizi yavaş yavaş sonuca bağlayacağız. Üstelik bu kez Ubisoft çıkışta kamyon dolusu sorun sıkıntı da yaşatmayarak herkesi şaşırttı. Genellikle bug yağmuru ile karşılaşmaya alıştıktan sonra bu manzarayı görmek fazlasıyla sevindirici.
Grafikler genel olarak Rainbow Six: Siege ile benzer bir çizgide gidiyor diyebiliriz. Detay açısından hem doyurucu, hem de atmosferi bir bütün halinde oyuncuya vermeyi başaran yapıda tutarlılığa sahip bir tasarım görüyoruz. Düşük detaylarla yüksek detaylar arasındaki fark kendini kesinlikle belli ediyor, ancak bunun bir sebebi kesinlikle yüksek detay kavramının hakkının verilmiş olması. Özellikle darmadağın olmuş bir şehirde görmeyi bekleyeceğiniz karmaşanın detaylarının atlanmamış olması ve Archaean ırkının “her yer leş çamur işte” gibi üstünkörü bir şekilde değil, gerçekten her detayıyla oyuna yansıtılmış olması bunda büyük pay sahibi. Aksiyon esnasında durup bunları inceleme şansınız pek olmasa da grafik ayarlarındaki Benchmark opsiyonu bunların bir kısmını daha rahat görmenizi sağlıyor.
Sesler için grafikler kadar net bir başarıdan bahsedemesek de gerçekten eksikliğini hissettiğimiz tek nokta silah seslerinde istediğimiz doyuruculuğun bulunmaması diyebiliriz. Konuşmalar, atmosfer, Archaean sesleri, patlamalar genel olarak düzgün ve kulak tırmalamayan bir yapıda olsa da silah sesleri biraz zayıf. Son dönemde bu konuyu bir hayli başarılı şekilde oyunlarına yansıtan firmalardan örnek almaları gereken noktalar olduğunu söylemek zorundayız. Müzikler de bir noktadan sonra aşırı baskın olduğu için kafa şişiriyor ve özellikle co-op kısmında “abi ne dediğini duyamıyorum dur şu müziği kapatayım” dedirttiği noktaya çok çabuk geliyorsunuz. Kaldı ki taktiksel FPS için müzik muhtemelen bir oyuncunun çevreden gelen sesleri dinlerken veya menüde takımla beraber taktiklerini tartışırken duymak isteyeceği son şey.
Oynanıştaki akıcılık konusunda ise Rainbow Six: Extraction güzel bir sınav vermiş. Silah mekanikleri ve vuruş hissi, çevreyle olan fiziksel etkileşim, kırılabilen duvarların sorunsuzluğu, kullanabildiğiniz aygıtların pürüzsüz etkileşimleri, Archaean ırkıyla olan mücadelede herhangi bir mekanik sorun yaşanmaması, hitbox ve zırh dengesinin hatasıza yakın oluşu, duvarlardan atlama ve takedown (rakip indirme) mekanikleri, oyunda özellikle vurgulanan gizlilik temasının oynanışa olan nefis katkısı bir bütün olarak başarılı. Taktiksel FPS oynadığınızı ciddi anlamda hissettiren ve işler kızıştığında da bu akıcılığı korumayı başaran bir yapım olmuş Rainbow Six: Extraction.
Gelelim optimizasyona. Son dönemde çıkan birçok oyun artık emektar sistemlerimizi zorlayacak noktalara ulaşmakta pek zorlanmıyor, bu hepimizin malumu. Özellikle Türkiye’de yeni bir sistem toplamak ya da eldeki sistemi yükseltmek başlı başına bir yatırım haline gelmiş durumdayken optimizasyon bizim için bir hayli önemli. Nitekim küresel çapta yaşanan stok sıkıntıları da bunun üstüne tuz biber oluyor. Haliyle yapımcılar eskiden olduğu gibi “verelim detayı, dayayalım teknolojiyi” demek yerine gerektiğinde bir nesil önceye de hitap etmekten geri kalmıyorlar. i7-7700HQ 2.8GHz işlemci, 16GB RAM ve Nvidia GTX 1060 6GB ile yaptığımız incelemede 1080p ultra grafik ayarlarında bile 50-60fps civarında kalabilmeyi başaran bir oyundan bahsediyoruz. Tabii yer yer çatışmalarda bu değer biraz daha düşüş gösterebilir, ancak orta ayarlarda bu sistemde 80-100fps ortalamada zorlanmadan oynayabildiğinizi bilmek en azından verdiğiniz paranın bu tür bir handikaptan ötürü boşa gitmeyeceğini bilmeniz açısından içinizi rahatlatacaktır.
Para demişken, oyunun şu anki fiyatı Ubisoft Store’da standart sürüm için 180TL iken Deluxe Edition için 225TL. Aradaki bu 45TL’lik farkta Obscura Pack, Noxious Touch Pack ve REACT Strike Pack adlı üç farklı içerik paketi bulunuyor. Oyunda edinebileceğiniz birçok operatör ve silah skini, aksesuar vs. mevcut ve açıkçası Ubisoft bu konuda cömert davranmış diyebiliriz. Özellikle sosyal medyada an itibariyle “Rainbow Six: Extraction için bu kadar harika skinler ve modeller var, Siege niye öksüz kalmış” benzeri veryansınlar gırla gidiyor. Bu açıdan da oyuncular doyurucu denilebilecek bir sunum bulabilirler.
Sadede gelirsek…
Sonuç olarak farklı bir deneyim sunmayı hedefleyen ve bunu yer yer başaran Rainbow Six: Extraction, eğer özellikle co-op seviyorsanız ve ekibiniz sağlamsa uzun süre size kendini oynatabilecek bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. İlk duyurulduğunda burun kıvırdığımız ve “geliyor para tuzağı” dediğimiz, ancak tanıtım videolarından sonra “acaba” diyerek fikrimizi değiştirmeyi başaran, çıkışıyla da bu vaadlerini gerçekleştirmeyi başardığını gönül rahatlığıyla söyleyebileceğimiz bu oyunu özellikle taktiksel FPS ve PvE atmosferini seviyorsanız denemenizi öneriyoruz. Xbox Game Pass’e de ilk günden gelen Rainbow Six: Extraction, farklı noktalarda yakaladığı başarılarla geçer puanı hak ediyor.