Civilization kelimesinin anlamını hiç düşündünüz mü?
Ya da merak edip “Nereden geliyor bu kelime?” dediniz mi?
Türkçeye “Uygarlık” ve ya “Medeniyet” olarak çevrilen bu kelimenin kökenlerini, ta Roma İmparatorluğuna kadar takip etmek mümkün. Roma’da “Civitas” kelimesi hem hukuki hem de siyasi anlam taşıyan bir kavram olarak karşımıza çıkar. Bir yandan vatandaşlık anlamına geliyorken bir yandan da kent devleti manası taşır. Misal, “Civitas Romana” yani “Roma Vatandaşlığı” anlamına gelen bir kullanımı vardır ki Roma Vatandaşlığı da kendi altında beş kategoriye ayrılır. MS 212 yılında İmparator Caracalla’nın fermanına kadar farklı kategorilerde vatandaşlıklar varken, bu tarihten sonra Roma topraklarında yaşayan herkese tam Roma vatandaşlığı verilmiştir. Civitas kelimesi Roma yasalarına tabii şekilde yönetilen “Coloniae” (Roma kolonileri) veya “Municipia” (özerk yerleşimler) olarak ikiye ayrılan kent devletlerinin Roma yasalarına göre yönetilmesi için de kullanılmıştır. Anlayacağınız bu kelime hem vatandaşlık statüsü hem de şehir yönetim modeli olarak karşımıza çıkmaktadır.
Geçen zaman içerisinde, bu kelime eski Fransızca’da “civil” olarak kendisine yer bulmuş ve 1600’lü yıllardan itibaren “barbarlıktan kurtulmak, aralarına düzen ve medeni teşkilat getirmek, arındırmak ve aydınlatmak” anlamlarında kullanılmıştır. Akabinde, özellikle 18. Yüzyılda, dönemin Fransızcasında “civilization” şeklinde kullanılan terim, 17. Yüzyıldakine benzer şekilde, toplumsal gelişimi ve bireylerin medeni bir düzene ulaşmasını ifade etmek için kullanılmıştır.
Kelimenin kökenine baktığımızda, aslında oyunumuzun bundan ne kadar da fazla şekilde etkilendiğini görürüz. İlk dijital oyunu 1991 yılında piyasaya sürülmüş olan seri, birçokları için Civilization olarak bilinse de aslında her daim tasarımcısının adıyla, Sid Meier’s Civilization olarak anılmaktadır. Aslında bu isim ilk olarak 1980 yılında Francis Treshman tarafından üretilen “Civilization” isimli bir masa üstü kutu oyunda kullanılmıştır. Daha sonraları Sid Meier ile yapılan bir röportajda, bu oyunu oynadığını ama onu esas etkileyen yapımların “SimCity” ve “Empire” isimli oyunlar olduğunu beyan etmiştir. Fakat “Civilization” isim hakkının dönemin önemli isimlerinden Avalon Hill’de olması sebebi ile firmalar arasında davalar açılmıştır. Hatta bir ara herkes birbirine dava açmış ve zaman içerisinde bir firma diğerini satın alarak yoluna devam etmiştir. Konuyu merak edenlerin şiddetle online araştırma yapmasını tavsiye ederim. İsim hakkı yüzünden Civilization serisinin bugüne kadar MicroProse, Activision ve Firaxis Games olmak üzere üç tasarım stüdyosu, MicroProse, Activision, Hasbro Interactive, Infogrames ve 2K Games olmak üzere beş farklı yayıncısı olmuştur. Fakat oyunun ismi nerede olursa olsun, yaratıcısının adı asla değişmemiştir: Sid Meier!
1991 yılından itibaren geçen zaman içerisinde sadece Civilization isimli oyunlarla yetinmeyen seri, 4X oyun türünde Colonization (1994), CivNet (1995), Alpha Centauri (1999), CivCity: Rome (2006), Civilization Revolution (2008), Civilization: Beyond Earth (2014) ve Civilization Revoluntion 2 (2014) gibi birçok oyun üretmiştir. Son olarak 2016 yılında üretilen Civilization VI’nın ardından, serinin tarihinde yeni bir 4X strateji için ilk kez bu kadar uzun süre bekledik. Hemen her oyunuyla bir şekilde kendisinden bahsettirmeyi başaran Civilization, yedinci oyunuyla belki de geçen uzun yılların ardından ilk defa bu kadar büyük ve riskli değişikliklerle karşımıza çıktı. Kimilerinin fazlasıyla eleştiri yağmuruna tuttuğu bu güzide seriye, gelin birlikte bakalım.
Adım adım medeniyet kurmaca
Daha önce 4X strateji oynamadıysanız, çok işiniz var ama şunu unutmayın; bu ekoldeki en hızlı öğrenilebilen ve oyun mantığını en hızlı şekilde son kullanıcıya ulaştıran, muazzam bir yapım ile karşı karşısınız. O yüzden çekinmeden “go”layın derim. İlk olarak ikinci oyununu deneyim ettiğim seri, takip eden birçok yapımında 4X mantığını, yeni ve farklı fikirlerle güncellemeyi başardı. En çok da türe yabancı olanlara kendisini harika şekilde anlatabilmesi, zaman içerisindeki minik hayran kitlesini, milyonlara çıkarmayı başardı.
Altıncı oyunu ve eklenti paketi ile de camiasından tam not almayı başaran Sid Meier, bu sefer büyük değişiklerle karşımıza çıkmış. Öncelikle oyunun genel deneyiminden bahsedelim. Kamera açısı, oyun haritası ve arka planda çalışan genel oyun döngüsünde muazzam bir değişiklik yok ki zaten böyle bir değişim demek, başka bir oyun yapıyorum anlamına geliyor. Onun yerine zaten yaptığımız şeyleri, yapma şeklimizin değiştiği birçok nokta var. Öncelikle Çağ meselesinden başlayalım!
Evet, artık birçok strateji oyunundan bildiğimiz Çağ mantığı Civilization’a da gelmiş nihayet. Oyunumuz The Age of Antiquity, The Age of Exploration ve The Modern Age olmak üzere üçe ayrılmış durumda. Yani daha önceki oyunlarda olduğu gibi ilerlemeleri kendimiz ayarlayamıyoruz. Ayrıca her yeni çağ ile birlikte yeni “tech tree” ve “civic tree”ler açılıyor. Çağların kendi içlerinde Culture, Military, Science ve Economic olmak üzere dört farklı başlıkta “Legacy Path”leri bulunuyor. Amacımız, mümkün mertebe bu yolların hepsinde lider olarak çağı bitirmek. Anlayacağınız özellikle Modern Age’a kadar diğer oyuncularla hummalı bir gelişme yarışı içerisine giriyoruz.
Genelde dörde bölünen Age Progession’ların her birinde, içerisinde bulunduğumuz çağda ilerleme hızımızı arttıracak bonuslar elde edebiliyoruz. Bir çağ bittiğindeyse elde ettiğimiz başarılara göre yeni çağa adım atıyoruz. Misal, yeni çağ başladı ve bir öncekinde fazlasıyla askeri odaklı gelişmeler yaşadık. Hal böyle olunca takip eden çağ için alabileceğimiz bonusların büyük bir kısmı askeri odaklı olarak karşımıza çıkıyor. Yani diğer başlıklardan da bir iki tane oluyor ama temelde nasıl bir oyun deneyimi yaşadıysanız, onun odağında bonuslar geliyor.
Bu arada öyle Age of Empires’daki gibi çağ atlamıyoruz. İlk oyunuma Agustus seçerek başladım. Antik çağda Roma’yı yönetiyordum. Fakat keşif çağına geldiğimde oyun karşıma seçilebilecek birçok farklı medeniyet sundu ve hayır, aralarında Roma yoktu. Zira çağ ilerlemesine göre Roma zaten tarihten silinmişti. Onun yerine Roma medeniyetinin etki ettiği diğer medeniyetlerden birisini seçmeme imkan sunuldu. Ben Norman’larla ilerledim. Son çağa geldiğimdeyse Fransa ile devam ettim. Bu arada her yeni medeniyet seçiminde sanki oyuna yeniden başlıyormuş gibi bonuslar olduğunu belirtmek isterim. Bu sebepten oyunu ilk deneyim edişiniz birazcık rastgele oluyor zira içerisine dalacağınız çağda neyin önemli olduğunu anlamak biraz zor olabiliyor. İlk çağ genel olarak ufaktan diplomasi yapıp, seri olarak yeni şehirler inşa etmek, belirli miktarda askeri birim üretmek ve mümkün mertebe ticarete odaklanma geçiyor diyebilirim. Tabii Roma gibi askeri açıdan güçlü medeniyetlerle en azından bir düşmanı yok etmeniz de işten bile değil. Keşif çağı ise adından da anlaşılabileceği üzere deniz aşırı ülkeleri keşfetme odaklı. Oyunun kalbi diyebileceğim bu çağda bulacağınız ve kontrolünüze geçirebileceğiz kaynaklar, oyun sonuna kadar avantajınıza olabiliyor. Dahası, hali hazırda olan harita büyük oranda genişliyor ve deniz aşırı yerlere gidebilmemiz için gemiler ortaya çıkıyor. Açık denizde kısa sürede çok fazla hasar alan gemileri dikkatli kullanmakta fayda var. Bu arada mesafeler tahmin edebileceğinizden çok ama çok kısa. Eğer doğru yönde ilerlerseniz dört beş “tile” sonra yeni kıtayı keşfedebiliyorsunuz. Biraz komik ama yapacak bir şey yok.
Amacımız yeni dünya ve yeni kaynakları olabildiğince hızlı şekilde ele geçirmek. Hızlı diyorum çünkü Civilization VII yapay zekası önceki oyunlara göre daha agresif. Hem hızlıca kaynak toplamayı hedefliyor hem de iyi bir diplomasiniz yoksa kısa sürede sağdan soldan saldırmaya başlıyor. Daha da önemlisi başka milletleri kışkırtabiliyor. Yeri gelmişken birazcık diplomasinden de bahsedeyim. Diplomasi için yedinci oyunla birlikte gelen “Influence” isimli getiri kaynağından kullanmamız gerekiyor. Oyun içerisinde farklı şekillerde toplayabildiğimiz bu puan sayesinde, diğer uygarlıklarla Treaties, Endeavors, Sanctions ve Espionage olmak üzere dört başlık arasında, olumlu ve olumsuz olmak üzere birçok farklı diplomasi hareketinde bulunabiliyoruz. Ticaret yapmaktan, belirli bir süreliğine topraklar üzerinde serbest dolaşım özgürlüğüne, çirkinlik yapmak istersek de düşmanın ulaştığı ama bizim ulaşamadığımız teknolojik gelişmeleri çalmaya kadar uzanan bir deneyim söz konusu. İşte tüm bu hareketleri diplomasi puanı harcayarak yapıyoruz. Ayrıca kimi zaman gelen karşı teklifleri de belirli bir puan harcayarak tamamen kendi avantajımızaymış gibi kullanabiliyoruz. Daha önceki oyunlardan alıştığımız “Barbarlar” da yerlerini “Independent Power”a bırakmış. Yani artık “city-state” olarak bildiğimiz ve beşinci ve altıncı oyunda bulunan şehirler de ortadan kalkmış durumda. Bu özgür halkları dilersek savaş yoluyla, dilersek de diplomasi ile ele geçirebiliyoruz. Savaşmanın genel olarak ağır yükümlülükleri olduğundan genelde diplomasi ile ilerlemek çok daha mantıklı gibi duruyor. Yine diplomasi puanı harcayarak ilerlettiğimiz ilişkiler sonucunda, kendilerini bize katılmaya ikna edebiliyoruz.
Şehir ve bölge planlama
Efendim şehir kurmak ve stratejimize göre şehir geliştirmek, Civilization’ın önemli başlıklarından bir tanesi. Daha önceki oyunlarda belirli bir altın sayesinde etraftaki “tile”ları satın alarak yaşadığımız genişleme mantığı da yedinci oyunla tamamen değişmiş halde.
Artık bir “Settlement” popülasyonu artınca, şehrin yakınlarındaki bir diğer “tile”ı kontrolümüze altına alabiliyoruz. Bu da oyundaki kaynaklar arasındaki “Food” başlığını büyük oranda ön plana çıkartıyor zira şehir büyümesindeki en büyük rolü yiyecek oynuyor. Bu sebepten genel anlamda antik çağdaki en kritik yatırımlardan birisi de yiyecek oluyor. Ayrıca aramıza katılan “Specialist”lerin üzerlerinde durdukları tile’lara bonus verebilmeleri sayesinde büyüme hızımıza hız katabiliyoruz. Unutmadan belirtmekte fayda var; artık “Worker / Builder” birimleri bulunmuyor. Nerede bunlar diye aramayın. Daha önceki yapımlardan alıştığımız “Cities” mantığı da yedinci oyunla biraz değişikliğe uğramış. Artık “Cities” ve “Towns” olarak karşımıza çıkıyorlar. Misal oyunun başında kurduğumuz ve başkentimiz sayılan yerleşim “City” olarak konumlanıyorken, yeni kuracağımız diğer yerleşimler hayatlarına “Town” olarak başlıyor. Town dediğimiz yerler, kendi başlarına herhangi bir üretimde bulunamıyorlar ve bu sebepten sadece direkt altın harcaması ile inşaat ya da asker üretiminde bulunabiliyorlar. Belirli bir büyümeden sonraysa Town’lar City’e yükseltilebiliyor.
Tabii tüm bu olaylar olurken bir yandan da savaş çığlıkları atıldığını unutmayın. Benim gibi Roma seçip yola çıktıysanız, en yüksek seslerden birisine sahip olacaksınız demektir. Öncelikle seçtiğimiz lider ve beraberinde getirdiği “attiribute”lara göre gelişmeler yaşayacağımızı unutmayın. Liderlerimizi Cultural, Diplomatic, Economic, Expansionist, Militaristic ve Scientific olmak üzere altı farklı başlıkta geliştirebiliyoruz. Her başlığın altında da onlarca farklı özellik bulunuyor. Her yeni çağda farklı bir medeniyete geçeceğimizden, en başta seçtiğimiz lider ile oynanış tarzımızın paralellik göstermesi önemli.
Savaşlara geldiğimizde temelde, birçok Civilization oyunundakine benzer bir yapıda olduklarını ama büyük ölçüde geliştiklerini görüyoruz. Birimlerin hareket mesafelerinden menzillerine kadar birçok temel mekanik aynı kalmış. Fakat büyük değişikliklerden birisi, birimlerin artık yetenek puanı kazanmıyor olması. Bunun yerine çağ atladığımızda, hali hazırdaki birimlerimiz, o çağın denk birimine dönüşüyorlar. Diğer taraftan seviye atlamayı büyük oranda değiştiren “Army Commander” bizlere el sallıyor. Evet, artık bir ordu kumandanımız var. Amacı, aynı anda altı farklı birliği tek bir sancak altına almak! Bu sayede ona bağlı birlikler daha organize ve daha hızlı şekilde hareket edip, yeri geldiğinde kendi başlarına yollarına devam edebiliyorlar. “Army Commander”lar seviye atlama konusunda bir hayli iddialılar. Bastion, Assault, Logistics, Maneuver ve Leadership olmak üzere beş başlık altında kendilerini geliştirebiliyorlar. Bu arkadaşların gelişimi, savaş haritasında büyük fark yaratmanıza imkan sunuyor. Siz siz olun “Army Commander”ınızı öldürtmeden geliştirmeye çalışın.
Savaş ve diplomasinin kesiştiği en kritik nokta ise hali hazırda aranızın iyi olduğu bir medeniyete sürpriz saldırı yapmak. Açıkçası oyunu deneyim ettiğim 100 küsur saat esnasında bu hareketten daha fazla ceza yazan bir şey görmedim. Bir anda tüm şehirlerinizdeki mutluluk oranı resmen dibe vuruyor ve seri olarak ortalık karışıyor. Siz siz olun, saldıracağınız medeniyetle önce diplomasi masasında olay çıkartın. Hah, yeri gelmişken her çağda karşınıza çıkacak krizlerden de bahsedeyim. Tıpkı çağın kalanında olduğu gibi burada da bir ilerleme söz konusu. Krizler, “The Crisis Begins”, “The Crisis Intensifies”, “The Crisis Culminates” olarak ilerliyor ve her seferinde farklı debuffları kriz menümüze ekliyor. Her zaman en kötü krizler olmasa da ortalamada idare etmesi zor anlar yaşatıyor. İşte bu sebepten çağ atlama işlemini hızlandırmak büyük fayda sağlıyor. Civilization VII anlatı kısmında da bir anlamda kendi hikayemizi yaratmamıza imkan sunuyor. Oyunun temelinde yer alan “Legacy” mantığı burada da devreye giriyor ve “Emergent Narrative” sistem dediğimiz yapı, verdiğimiz kararlar doğrultusunda, gerçekten yaşanmış tarihsel olayları da baz alarak, “ya şöyle olsaydı” senaryosu üzerinden karşımıza belirli durumlar getiriyor. Genelde iki ya da üç seçenekli olan bu durumlara verdiğimiz cevaplarda doğru ya da yanlış diye bir şey yok. Buradaki nihai amaç, uygarlığımızın önceliklerinin ve temel değerlerinin neler olduğunu vurgulamak. Firma tarafından yapılan açıklamaya göre oyunun yamasız halinde bile binden fazla anlatı bulunuyor. Unutmadan belirtmekte fayda var; daha önce herhangi bir Firaxis yapımını oynamayanlar için oyun bug’lı ya da eksik gelebilir ama bu “normal” bir durum en sevdiğim okur. Ortalama bir Firaxis yapımı, piyasaya çıkmasından bir yıl kadar sonra gelen yamalarla tamamlanır. Bu durum Civilization VII için de geçerli. Misal, ben bu satırları yazarken son olarak 1.0.1 isimli 3 Şubat yaması bulunuyordu. Fakat firma şimdiden önümüzdeki aylarda gelecek yamaların tarihlerini ve notlarını yayımladı. 4 Mart ve 25 Mart tarihlerinde gelecek iki önemli ve büyük yama söz konusu. Akabindeyse birazcık daha düzenleme odaklı Nisan yaması var. Ayrıca henüz belirlenmeyen gelecek yamalar olduğu da kesinleşti. Anlayacağınız bir yıl sonra, tam teşekküllü bir Civilization VII deneyimi ortaya çıkacak.
Eskiler, eksiler
Oyun piyasaya çıktığı andan itibaren UI konusunda birçok eleştiri aldı. Açıkçası ben UI’dan memnunum ama özellikle oyuna yeni başlayanlar için biraz karışık olabilir. Tabii ben bu hissi anlayamayacağım için yorum yapmam pek doğru olmaz. Bu noktada olumsuz sayabileceğimiz durum, oynanış hakkında yeterli detayda bilgi verilmemesi ve üzerine UI’ın da yeterince açıklayıcı olmaması olabilir. Gerçekten de 4X oyunlara aşina değilseniz, ilk iki saat içerisinde canınızın bir miktar sıkılması olası.
Bunun haricinde bazı grafik “glitch”leri de oluyor. Yani Şubat yamasından sonra bu durum halen devam ediyordu. Alınan en büyük risklerin başında gelen çağ mantığı da kesinlikle üzerinde çalışılması gereken bir durum. Yani çağlar arasında büyük bir zıplama var ve oyun resmen yeniden başlıyor. Açıkçası böyle bir deneyimden memnun kalmadım. Misal, o kadar hesap yapmışım, tam bir yeri ele geçireceğim, hooop çağ bitti, geçmiş olsun kardeş. Bir de o kadar harita manipülasyonu yapıyorsun, yeni çağ başlarken askeri birimlerin en yakın şehirlere ışınlanıyor. Ne strateji kalıyor ne hesap kitap…
Ayrıca teoride çok kaliteli olduğunu düşündüğüm “Crisis” sistemi üzerine de çalışılması gerekiyor. Başlangıçta mantık çerçevesinde de kabul edilebilir olan krizler, bir noktadan sonra oyun deneyimini fazlasıyla olumsuz etkiliyor. Yani bir yerde biri bitse ve diğeri başlasa anlayacağım ama kriz üzerine krizden, kriz yaşıyoruz! Eternal Leaders & Legacies mantığının da yeniden değerlendirilmesi şart. Seçtiğimiz lideri geliştirme fikri gerçekten heyecan verici olsa da ilerleyen çağlarda kullandığı bonusların, geldiği yer ve bulunduğu nokta arasında muazzam bir kopukluk var. Bazı tutucu kesimler için eleştiri noktalarını anlayabiliyorum ama bu değişimler olmasaydı da “yeni” bir oyun yerine “büyük DLC” gibi bir oyunla karşılaşacaktık.
Daha evvel de bahsettiğim üzere, bu bir Firaxis oyunu ve bir yıl sonra tamamlanacak. Umuyorum o gün geldiğinde Civilization VII için, “Patchli ve bitmiş Civ VII” başlıklı ufak bir yazı daha kaleme alabilirim. O vakte kadar, herkese iyi click’lemeler. –
İnceleme
Civilization VII
Civilization VII birçok anlamda doyurucu bir 4X strateji olmuş. Uzun zamandır bir oyun serisinin bu kadar büyük riskleri alarak, bu kadar büyük bir değişim gösterdiğine şahit olmamıştım.
ARTILAR
- Çağ sistemi
- Eternal Leader mekaniği
- Şehir genişletme mantığının değişmesi
- Yapımda alınan büyük riskler
EKSİLER
- Bazı UI ve teknik grafik sorunları
- Çağ atlamanın etkileri optimize edilmemiş
- Bazı oyun içi dengesizlikler