Araba yarışları, “al kardeşim bu araban, bu da bitiş çizgisi, deh!” temelinden çıkalı birkaç yıl oldu. Türün eskilerinden kimi direkt olarak hikaye anlatımına yönelirken, incelemesini yaptığımız The Crew Motorfest, kendisinden önceki The Crew 1 ve The Crew 2’de Amerika’nın uzun yolculuklarını baz alıyordu. Bakalım, serinin keskin viraj alan son oyunu, kendi stiline bağlı kalarak nasıl yenilikler yapmış.
The Crew Motorfest ve Festival İlişkisi
The Crew Motorfest’te, adından da anlayacağımız üzere, bir festival havası hakim. Odadaki diğer filden (öteki ben oluyorum) bahsetmemiz gerekirse, Ubisoft’un Forza Horizon’dan bolca esinlendiğini söyleyebiliriz. Bu, Ubisoft’un da reddettiği bir şey değil. Bunun olumlu ve olumsuz birkaç dönüşü de olmuş. The Crew dendiğinde aklımıza gelen Amerika kıtasından bayağı bir uzaklaşmış durumdayız. The Crew 2 ile “ABD yollarında araç sürme” deneyimi biraz daha artırsa da, “daha Amerika” gibi bir geliştirme mümkün olmayacağı için, serinin gittiği yolu ben çok kötü bulmadım. Yine de, The Crew 2’nin devasa haritasından sonra, haritayı yetersiz bulanlar olacaktır.
Olumlu şeylerden devam ediyorum, renk paleti muazzam ve The Crew Motorfest harika görünüyor. Ubisoft için bir ada yapmak gerçekten nefes almak gibi bir refleks haline gelmiş olmalı. Oyunun gün dönümü, araçların görünüşü hoş. Araç aynaları hariç. Çevre detaylarının büyük kısmını saatte 320km giderken göremesek de, Ubisoft’un bu konuda çözümleri de mevcut, ileride değineceğiz.
Yazının girişinde bahsettiğim temelin aksine, The Crew Motorfest’teki deneyiminiz çok kontrollü. Çok güzel görünen ama çok narin bir objeyi tutuyorsunuz gibi düşünün. Benim ilk oynadığım playlist olan “911 Legacy – A Porsche Story”, Porsche tarihine olan sevgimden dolayı oldukça keyifli bir başlangıç sağladı. Playlist’lerin tümünde, yarışta sıkılmamanız için arkada konuşan bir ses veya bir yarıştan ötekine giderken devreye giren bir anlatım mevcut. 911 Legacy playlist’inde ana odak temiz yarışmaktı.
Playlist’leri, adaya konumlanan birer konteyner olarak düşünmüşler. Bu konteynerden açılış sinematiğini izleyip, dört bir yana dağılmış yarışlara sırayla gidip hikayeyi bitiyorsunuz. Yarışlar, genelde konteyner merkezde olacak şekilde dağılıyor. Bu yarışlara gittiğinizde de eğer Playlist için yarışacaksanız size verilen araç ise kısıtlısınız. Playlist’i bitirdiğinizde ise yarışı istediğiniz araçla gerçekleştirebiliyorsunuz.
Burada 911 Legacy ile oynadıktan sonra, sıradaki Playlist’i seçerken fark ettiğim saçma bir durum var. Oyunda toplamda 15 tane olan Playlist’leri oynamak için, gerekli olan giriş aracını almanız isteniyor. Electric Odyssey için bu gereklilik Porsche Taycan idi. Ben de hem yarışlarda stok araç ile yarışmamak, hem de bir önceki Playlist’i oynarken (ve yan etkinliklerden) elde ettiğim fazla son seviye parçaları kullanmak için aracımı modifiye ettim. Sıkı durun. Oyun, size yarışlarda size satın aldırdığı aracı kullandırmıyor, stok araç ile yarışmanız gerekiyor. Peki ben bu aracı niye aldım?
The Crew Motorfest içerisinde araç almak çok da kolay sayılmaz. Araçların garip bir fiyatlandırma algoritması var. Crew Coins adı verilen, gerçek parayla satılan para biriminde bile pahalılar. Ekonomi olarak araçlar biraz daha zor edinilsin istenmiş ancak oyunun sunduğu özgürlük temasına pek uygun değil. Bu arada dipnot, The Crew 2’deki bazı arabalarınızı oyuna aktarmanız mümkün, ancak ben sıfırdan bir deneyim görmek istediğim için bu seçeneği seçmedim. Bu hakkımın saklı kalması ve istediğim zaman araç aktarabileceğimi bilmek hoş.
Bir Takım Sorunlar
Playlist’lerde üsttekinin aksine mekanik olarak da bir takım sorunlar var. Yine Electric Odssey’de aracı A noktasından B noktasına götürdüğümüz sekanslar var. Sonrasında yarışa dahil olsak da, hikaye veya bilgi vermek için olduğunu tahmin ettiğim bu anlar, hikaye olarak da doyurucu değil rekabet olarak da. Bunun dışında Hawaii Scenic Tour’da siz hareket halindeyken çekilen fotoğraflar, başka bir Playlist’te “bu kareyi yakalamam çok önemli” gibi laflar olmasına rağmen çekilen bir fotoğraf yok (kendiniz fotoğraf çekmek isterseniz oyunun detaylı bir fotoğraf modu var en azından). Birkaç kere, yanılmıyorsam buna 911 Legacy de dahil, yarış içinde verilen spontane görevleri yapıp yapmamamın çok önemli olmadığını da keşfettim.
Oyunun oynanış kısmında da bir takım sorunlar var. İlki, araçları modifiye etmek basitçe daha yüksek değeri olan kartı seçmek üstüne kurulu. Her araç sınıfının ayrı bir limiti bulunuyor. Bunlar Perf Parts diye geçiyor ve yarışlar, etkinlikler gibi aktivitelerden edinilebiliyor. Örneğin Hypercar kategorisi için güçlendirme limiti 920 iken, Street Level 2 kategorisi bir araç en fazla 750 performans seviyesine sahip olabiliyor. The Crew 2’deki gibi, edindiğiniz parçalar rastgele değil, mevcut araçtaki maksimum değeri artıracak şekilde tasarlanmış. Eğer maksimum performansta iseniz nadirlik olarak daha değerli versiyonlarını edinme şansınız oluyor. Bu da aynı kategoride başka bir arabaya geçerken süreci çok kısaltıyor.
Bir Playlist başlattığınızda, haritada birkaç aktivite, fotoğraf görevleri (Photo Ops diye geçiyor) de beliriyor. Playlist’i tamamladığınızda ise Challenge modu ile belirli şartları yerine getirdiğinizde tecrübe ve para kazanabiliyorsunuz. “Porsche ile bir aracı yakın geçerken fotoğraf al” gibi basit şeyler de olabiliyor, Donut Media görevi gibi adanın dört bir yanına dağılmış Jasper Wong grafitilerini de kovalayabiliyorsunuz. İşin güzel yanı, bu toplanabilirlerin hepsi haritada yaklaştığınızda beliriyor. Haritada dolanırken bulabileceğiniz bir diğer şey olan Treasure da, tıpkı The Crew 2’deki gibi yaklaştıkça artan bir bipleme ile bulduğunuzda size tecrübe puanı, para ve parça sağlıyor.
Playlist’lerdeki ara sahnelerin bazıları direkt çekim (bkz Donut Media), animasyon olan kısımlar ise güzel düşünülmüş. Özellikle Playlist’i tamamladığınızda aracı teslim alma sahneniz, her biri bir diğerinin aynısı da olsa güzel duruyor. Kötü olan tek şey diyaloglar. Şakalar çok yerini bulmuyor, hatta samimiyetsiz bir havaya sahipler. Kendimi bıçkın bir yarışçıdan çok, parasını basıp aşırı pahalı bir motor sporlar turu satın almış zengin biri gibi hissettim. Müzikler ve seslerden ise genel olarak memnunum, özellikle müzikler, amaçlanan festival havasına doğru hizmet ediyor.
İki İleri Bir Geri Vites
Yazının burasına kadar olumlu olduğu kadar olumsuz olan bir çizgi çizdiğimi fark etmişsinizdir. Bence maalesef The Crew Motorfest size güzel bir şey sunduğunda eli ayağı birbirine dolaşıyor ve bunu hızlıca baltalıyor. Mesela etkinliklerin kendileri keyifli, slalom, 0 noktasından kaçma, hız radarı gibi şeyler var, ancak özellikle slalom için, siz zaten aralıkları dar olan noktalar arasında sağ sol yapmaya çalışırken konudan bağımsız sivil araçlara çarpabiliyorsunuz. Forza Horizon bunu, bu tip aktivitelerde sivil araçları hayalet yaparak çözüyordu. Bir de aktiviteleri bitmesini beklemeden tekrar edebilseymişiz çok iyi olurmuş.
Oyunda bir noktada çuvallarsanız yarışı bir miktar geri sarmanız mümkün. Ancak bu geri sarmalar tutarlı değil. Lastik lastiğe temas kurduğunuz bir mücadeleden sonra geri sararsanız, rakibinizin içinde doğmanız mümkün. O güzelim atmosferi baltalayan ve hatta rakibe göre bir hamle yaptıysanız zarar veren bir durum bu.
Bunca ufak tefek sorununa rağmen The Crew Motorfest kötü bir yarış oyunu değil. Araçların her birinin hissiyatının farklı ve tutarlı olması, sürüş dinamiklerinin bir önceki oyunlara kıyasla kat be kat artmış olması bence çok büyük artılar.
The Crew Motorfest tecrübe sistemi, siz üç adet Playlist’i tamamlayınca devreye giren Main Stage ile üçe ayrılıyor. Mavi olan tecrübe barı (Revisit), tek kişilik yarışlardan elde ettiğiniz, bir Playlist’i tekrar oynayarak veya tamamlayarak kazandığınız tecrübeleri belirtiyor. Turuncu olan tecrübe barı (Compete), biraz sonra bahsedeceğimiz çoklu oyuncu modlarından elde ediliyor. Buna The Crew 2’den tanıdığımız, haftalık değişen Summit’ler de dahil. Son tecrübe barımız ise yeşil renkte (Explore). Bu tecrübe barını da, toplanabilirleri alarak veya Treasure bularak elde edebiliyorsunuz. Aynı zamanda aracınızı serbest şekilde sürerken kazandığınız tüm tecrübe bu kategoriye giriyor.
Bahsettiğim üç tecrübe puanının hepsi kendi içinde ödüllere sahip. Buradan Legend puanları elde edip karakterinize kalıcı bonuslar sağlamanız mümkün. Main Stage teması aylık olarak değişecek şekilde tasarlanmış. Temaya bağlı alt tema ise haftalık olarak değişiyor. Örneğin, Ekim ayında oyunda Japon Araçları teması hakim olacak ve ilk hafta “Japanese Big Four” adıyla Japonya’nın ünlü dört motosiklet üreticisine konuk olacağız.
Çoklu Oyuncu
The Crew Motorfest’in çoklu oyuncu kısmı ise yeterince çeşitli. Bir noktada tek kişilik içerikten sıkılırsanız, çoklu oyuncu kısmında farklı seçenekleriniz bulunuyor. Bunlardan ilki Grand Races’te, 3 farklı araç kategorisine bölünmüş tek bir yarışta, 27 kişiyle beraber yola çıkıyorsunuz. Eğer herhangi bir kategoride bir araca sahip değilseniz, size varsayılan olarak bir araç veriliyor. Grand Race’ler keyifli ancak rekabetçi olabilmek için oyunun tek kişilik tarafında bir miktar ilerleme kaydetmek gerekiyor.
Bir diğer mod olan Demolition Royale’de ise 8 farklı takıma ayrılmış dörderli ekipler olarak adanın belirli bir bölgesinde çeşitli bonuslar topluyor ve rakiplerinizi saf dışı bırakmaya çalışıyorsunuz. Saf dışı kısmında direkt olarak kafalama rakibe girmekten (mümkünse T-Bone!) bahsediyorum. Alan belirli periyotlarla kapanıyor ve haliyle kapışmak kaçınılmaz oluyor.
The Crew 2’den tanıdık bir mod olan Summit’te ise, her Çarşamba sıfırlanan 9 etkinliğe sahipsiniz. Genelde 3’ü aktivite, kalan 6sı yarıştan oluşan bu görevleri tamamladıkça, global sıralamaya dahil oluyorsunuz. Sıranıza bağlı olarak Bronz-Gümüş-Altın-Platin seviyelerinden birine giriyorsunuz. Yarışlardaki süreniz, etkinliklerdeki skorunuz Summit boyunca edindiğiniz skora eklendiği gibi, tamamlanan etkinliklerle Summit’in bitmesini beklemeden ek ödüller kazanabiliyorsunuz.
The Crew Motorfest, 600den fazla aracı, Hawaii’nin uzaktan kuzeni O’ahu adasıyla kesinlikle seride doğru yönde bir adım. İçerik olarak gelişeceğini biliyoruz, ancak bazı mekaniklerini geliştirmesi gerektiği şüphesiz.